Sandık sonuçlarını beklerken size bir kıyak yapayım, muhalifseniz de, muvafıksanız da fazla ümitlenmeyin. Aşağıdaki grafikte 2017 Referandumundaki Evet oyları ile 2018 ve 14 Mayıs seçimlerinde Erdoğan’a çıkan oyların illere göre dağılımı görülüyor. Veriler 2018 seçimlerinde Erdoğan’ın aldığı oylara göre azalan sırada sıralanmış. Grafikten de görüldüğü gibi, Erdoğan hemen her ilde 2018’den 2023’e oy kaybetmiş ama
Bazen çok akıllıymışım gibi hissediyorum. Bazen dedimse, sık sık… Mesela Süleyman, Nebati, Fahrettin, Bekir ve saire âlemin aklıyla alay edecek laflar ettiklerinde ve o laflar —ne kadar kaçsam da— bir biçimde bana ulaştığında, “oha, bu akıllarla böyle yerlere gelinebiliyorsa” diye düşüyor aklıma. Sonra pek sevdiğim bir mottoyu hatırlıyorum, “kuşlar kuş beyinlidirler, o yüzden uçabilirler.” Eh,
2006 Dünya Kupası finalinde Fransa ile İtalya karşı karşıya gelmişti. Maç 1-1 sona ermiş, uzatma bölümünün ikinci yarısının başlarında beklenmedik bir şey olmuş, Fransa’nın en büyük kozu Zidane aniden Materazzi’ye kafa atmış ve kariyerinin son maçında kırmızı kart görüp maçı tamamlayamamıştı. Futbol tarihinin en teatral hadiselerinden biriydi bu ve şüphesiz hadisenin trajik kahramanı Zidane idi.
Hollywood’a bir proje götürseniz, 8-10 milyon dolar yatırması gerekenler yatırımı yapmadan önce “yatırdığımızın karşılığını alabilir miyiz” diye bir dizi ön test yapıyorlar. 8-10 milyon doları harcamayı göze almışlarsa, çekimleri yapıp kurguyu tamamladıktan sonra, filmi vizyona sokmadan önce yine bir grupla test ediyor, gerekirse gereken değişiklikleri yapıyorlar. Bir bisküvi firması üzerinde aylarca, belki yıllarca çalıştığı yeni
Posta kutuma bir e-posta düştü. Kılıçdaroğlu’na oy vermediğini, yerine başka bir isim aday olsaydı yine vermeyecekti olduğunu söylüyordu. Çünkü sadece Kılıçdaroğlu değil esasen onu destekleyen “kesimler” Aydınlanma aklıyla malul idiler. Mesela pandemi esnasında zorbalıkla bizi evlere kapatmış, faydasız aşıları dayatmışlardı. Mesela sokak köpeklerini —ki yakında nüfusları bizim nüfusumuzu aşacaktı— bizden çok seviyor idiler (kelimelendirme benim).
Muharrem İnce adaylıktan çekildi. Muhalif seçmende bir ferahlama ki, sormayın gitsin. Peki… Bu ferahlama ne kadar makul, ne kadar haklı? Siyaseti sahnede gördüğü aktörler üzerinden okuyanlar, Muharrem İnce’yi “de” ciddiye alınacak bir şey olarak değerlendiriyorlar/dı. Hâlbuki esas siyasi özne İnce’ye oy verecek olanlardı. Anketlere göre bir ara yüzde 10’un üzerine çıkmış, şimdilerde yüzde 2’lere düşmüş
Reis, adını vermeden bay bay Kemal’i kastederek… İsmini vermez tabii, o yüce ağza —üstelik oruçluyken— Kılıçdaroğlu’nun adını anmak yakışır mı? Yakışmaz! Neyse Kılıçdaroğlu’nu kastederek, “bu kişi yönetime geçse iki günde ekonomiyi yerle yeksan edecek” tespitini yapmış. Tam da bunu diyorum ben de haftalardır. Her gece yatağa girerken, “ya Kılıçdaroğlu gelirse” diye uykularım kaçıyor. Zar zor
Malumunuz “dışarıda” fevkalade zehirleyici bir hava var. Evinizde oturun, camı çerçeveyi sıkıca kapatın, dışarı çıkan zehirleniyor. Daha kötüsü, o zehrin imalatçıları, evlere sızmak için de alengirli işler işliyor, demokrasi, özgürlük filan gibi tehlikeli yönelimleri olanları fonlayarak evlerin “içine” de sızmaya çalışıyorlar. Allahtan evlerin içinde, en azından bazı evlerin içinde, bu menhus emellere karşı uyanık olanlar
Diyelim üçüncü katta oturuyorsunuz, tuvalet gideri tıkandı. Üst katlardan gelenler de sizin banyonuza yayılıyor. Banyodan taştı, eve yayılıyor. Tesisatçı çağırdınız. Ne yapmasını beklediğiniz belli, her şeyi eski haline getirsin. Kendisinden şairane bir şeyler beklemezsiniz yani. Benzer bir halle kırk defa karşılaşsanız, kırk ayrı tesisatçı gelse, yapıp ettiklerine bakarak hangisinin iyi, hangisinin kötü olduğunu teşhis edebilirsiniz.
Akşener bir iş işledi. Partisinin ideolojisinden, Akşener’in siyasi CV’sinden, masanın HDP ile iletişimine ambargo koymuş olmasından rahatsız olan kim varsa, gördüğüm kadarıyla istisnasız bir biçimde, “oh, ne iyi oldu, Akşener intihar etti” mealinde sevinç çığlıkları atıyor. Anlaşıldığı kadarıyla kendilerine son derece mantıklı görünen aritmetik işlemlerle tabloyu tahlil ediyor, Kılıçdaroğlu’nun seçimi yine de kazanabileceğini ”hesaplıyorlar”. Kaybedilirse