Ay: Eylül 2015

Şeytan Taşlama

Hacdaki facia, safları bir defa daha ayrıştırdı. Önlenemez bir şey midir, önlenebilirse kimin ihmalidir, şimdi ne yapılırsa bir sonrakinden sakınılabilir filan gibi sorular bir yana, bir defa daha görüldü ki, kendisinin başına benzer bir şeyin gelmesi ihtimalini baştan bertaraf etmiş olanlar için, ahalinin canı pek de kıymetli bir şey değil. Erdoğan’ın başına mesela, benzer bir

Düğün Biter, Düğünler Bitmez

Beppe Grillo, Bizim Erdoğan’a benzer tarzda devrimcilik taslayan Berlusconi’yi gülünç duruma düşürürken, arkasında otuz yaş altındaki gençlerden bir ordu vardı. PODEMOS ve SYRIZA’yı da gençler sırtladı daha çok. Corbyn’in laf olsun diyeymiş gibi görünen adaylığı, gençler haninin milletvekilinde bir ışık gördükleri anda, gerçek anlamda bir anda parlayıverdi. Otuz yaş altındaki gençler, dünyanın direksiyonunu ele geçiriyorlar.

Parlamenter Demokrasinin Yeni Raundu

Birkaç yıl önce İtalya’da bir soytarı (kelimenin gerçek manasıyla kullanıyorum), oyların dörtte birini almıştı. Çok geçmeden İspanya’da PODEMOS, yerleşik politik düzeni altüst etti. Ardından SYRIZA komşunun dengelerini salladı. Bütün bunlar olurken ve Türkiye’de Demirtaş’ın yıldızı parlarken, Avrupa’nın ciddi dergileri ve gazetelerinde ciddi analizler yayınlandı. “Ne oluyor” sorusu saygıyla (ve kaygıyla) sorulurken, gerçi kimse alaycı bir

Siyaset Yapılmıyor Derken…

HDP misali üzerinden gidelim. 8 Haziran sabahı mutlu kalkanlar, sadece HDP’ye oy verenlerdi. Neticede ancak dördüncü parti olmuşlardı ama seçimin gerçek galibi HDP gibi hissediliyordu. Herkes tarafından… Seçimden önce yazmıştım, barajı geçemeseler bile Türkiye’yi değiştirmişlerdi. Zaten sandıklar sayılmadan da galiplerdi yani. Ama 8 Haziran günüyle birlikte, HDP’ye bir haller oldu. Nutukları tutuldu. Kısa sürede gelişen

Yüz Günün Özeti

8 Haziran’dan bu yana geçen yüz günün gösterdiği en mühim şey, bence, memlekette siyaset denebilecek bir şeyin olmadığı. “Memlekette siyaset yok” deyince pek anlaşılmıyor. Bu yüzden futbol üzerinden anlatmaya çalışıyorum. Eğer bir takım topu rakip ceza sahasına götüremiyor, orada kendi futbolcusuyla buluşturamıyor, kazara top ve futbolcu buluşursa o futbolcu topu kaleye dürtemiyorsa, doksan dakika boyunca

30 Yılda

Bir sorum var: Sizce Türkiye, Irak ve Suriye’ye dağılmış Kürtler, böyle üç ayrı bayrak altında, birbirinden ayrı yaşamayı ne kadar sürdürecek? Bu soruyu otuz yıl önce sorsaydım –başım fena halde derde girerdi, o ayrı– alacağım cevabın “ilelebet” benzeri bir şey olması hiç garip karşılanmazdı. Ama otuz yıl önce galip ihtimal olarak görülen cevap, bugün, belki

Beki, HDP ve PKK

Ölümüm Akif Beki’den olacak artık şüphem kalmadı. Yazmış, “Cizre’de HDP çizgisinde genç bir siyasetçi yüzde 80 oyla belediyeyi almış, PKK yine de mahalleleri ele geçirin demiş, bunun mantığı nerede” diye… Az önce, derin bir akıl ürünüymüş gibi, aynı soruyu Kemal Burkay’a da soruyor. Duyamaz –duysa da anlayacağı şüpheli– ama söyleyeyim: PKK ile HDP demek ki

Son Süper Kahraman

Siz bu emperyalist güçleri bilmezsiniz. Ben de bilmezdim de, Baykal sayesinde öğrendiydim. Baykal açık açık dediydi, emperyalist güçler hem AKP’yi ve hem de MHP’yi ele geçirmişlerdi. CHP’yi de ele geçirip projeyi tamam edeceklerdi ve fakat Baykal bir başına yedi düvele karşı direniyordu. Öğrendiğimi özetleyeyim: Emperyalist güçlerin işi gücü Türkiye’dir. Türkiye’yi düşürmeden gözlerine uyku girmemektedir. Memleketin

Emperyalistler Korku İçinde

Daha ODTÜ’de okuduğum yıllarda fark etmiştim, insanlar ne kadar vasıfsızsa, o kadar büyük ideallere yazılıyorlar. Mesela Termodinamik imtihanında geçer not alabilecek kadar kafası çalışanlar, genellikle, dünyanın bütün işçilerini birleştirmek gibi büyük projeleri kendileri için ziyadesiyle büyük görüyorlardı. Devam etmeden iki tespit yapayım: Birincisi, dünyanın ciddi meselelerine gözlerini, kulaklarını kapatıp, sadece ders çalışmaya endekslenmiş ineklerden söz

Cesur Yeni Türkiye

Sindirim sisteminizde 10 trilyon civarında canlı organizma yaşıyor. Bir trilyon civarındaki insan hücresi için azınlık demek bile kesmez yani, 12 Eylül rejimine göre barajı geçemiyorlar. Dahası var: Sözü edilen canlı organizmaların genomları, toplamda, yirmi milyon civarında gene sahip. İnsan genomunun yirmi bin civarında geni olduğu düşünülürse, malum akılların ne kadar zavallı olduğu da ortaya çıkar (http://www.nature.com/news/2008/080528/full/453578a.html).