Ay: Mart 2012

Şehirleşme ve Okullaşma Tarihimiz Üzerine

Cumhuriyetin ideali sahiden de muasır medeniyetin seviyesini aşmak idiyse eğer, erken dönem Cumhuriyetçileri de bu ideali paylaşıyor idiyseler, hedefe tuhaf bir güzergâhtan ulaşmayı tercih etmiş olmalılar. Çünkü iki konuda çok kıskanç idiler: Diploma ve şehir. Okullaşmadan ve şehirleşmeden muasır medeniyetle rekabet etmeye niyetliydiler gibi görünüyor. Herhalde muasırlaşmaya varan, kimsenin bilmediği bir kestirme biliyorlardı. Şu efsanevi

Gelecek Nesillere Aktarılacak Şeyler

Halil Berktay, koyu bir 19. ve 20. yüzyıl vatandaşı olduğunu en fazla bu sene fark etmiş. Şöyle devam etmiş: “Şimdiden geride kalan, gençlere yabancı bir dünya! Bazen bir keder çöküyor içime, öleceğimden değil, öldüğümde asrıma dair bütün bildiklerim kaybolup gidecek diye… Aklımı bir diş macunu tüpü gibi sonuna kadar sıkıp, içindeki her şeyi, kendi çocuklarım

Şehir ve TOKİ

Gecekondu denen şeyi nasıl bilirsiniz? Ben şöyle bir şey öğrenmiştim: Adam köyden çıkıyor, şehrin kıyısındaki kamu arazilerini işgal ediyor, işgal ettiği yere sağdan soldan bedavaya edindiği malzemeyle bir şeyler dikiyor, sonra da kamu hizmetlerinin ayağına gelmesini talep ediyordu. Güzide medyamızın bize sunduğu fotoğraf buydu. Yaşım kemale erdikten sonra öğrenebildim, gecekondu sahiplerinin arsalar için birilerine ciddi

21 Mart, Çanakkale, Kentsel Dönüşüm ve Saire

“Siyaset böler, bölünmek iyidir” dediydim, aylar önce. Memleketin iki kampa bölünmüş olmasından şikâyetim yok yani. Aksine… Bir tek kafatasının içindeki milyarlarca nöron da —görünürde bir sebep yokken— iki yarıküre halinde organize olduğuna göre, vardır bölünmekte bir hikmet. Kampların diğerini susturmaya çalışmasından da bir şikâyetim yok. Görünüşe göre beynin her iki yarıküresinin de en öncelikli işi

Matematik ve Hayat Bilgisi

Matematiğin çok sade bir şey olduğuna inanmayanların, hayatın ne kadar karmaşık olduğunun farkında olmadıklarını söylemişti von Neumann. Yani 20. Yüzyılın muhtemelen en büyük matematikçisi ve en orijinal adamlarından biri… Türk eğitim sistemi kimseye matematik öğretemiyor. Ama o çok sade bir şey olan matematiği öğrenememekle neredeyse övünen herkes, her nasıl oluyorsa, hiç şüphe duymayacağı kadar derin

Suriye İçin Ne Yapmalı?

Susan Sontag 1968’de Hanoi ziyaretinden Amerika’ya döndüğünde, muhtemel bir Kuzey Vietnam zaferinin, Vietnam, Amerika ve dünya için olabilecek en iyi şey olduğunu söylemişti. Oğlu David Rieff ise Amerika’yı çeşitli uluslararası krizlere müdahale etmemekle, geç kalmakla suçladı durdu. Usta ve usanmaz bir polemikçi olarak, sayısız yazı yazdı. Sonra insani müdahale başlığı altında işlenen işlerin, hayal ettiği

Herkesin 28 Şubat’ı Kendine

Hatırlamak denen şey, bir vakitler yaşanmış olanların kayıtlarına pasif bir biçimde erişmek değil. Halbwachs bunu, nörobiyoloji hakkında neredeyse kör cahil olduğumuz bir dönemde tespit etmişti. Artık çok daha emniyetle söyleyebiliyoruz ki, hatırlamak şimdiye dair bir şey. Hatırladığımızda, geçmişi bugünün ihtiyaçlarına göre ve bugünün kavramsal imkânlarıyla yeniden inşa ediyoruz. Eh, yeniden inşa ettiğimiz şey, her seferinde,

Evrimi Savunmasanız

İnternette dolanan bir videoda, bazı kıymetli şahsiyetler evrimi savunuyorlar. “Yani neyi savunuyorlar” diye sorarsanız, fazlaca bir fikrim yok. Yerçekimini savunmak gibi bir şey mesela… Veya kıştan sonra baharın gelmesini savunmak gibi… Pazar günü de Nazım Hikmet Kültür Merkezinde “Neden Saldırıyorlar Nasıl Savunacağız” paneli düzenlenmiş. İstanbul’da olsaydım kaçırmazdım. Ne komiklikler yaşanmıştır kim bilir. Evrimi değil de

Okul Hangi İşe Yaramaz?

CHP’nin işleri ve Hocalı’yı anma gibi bir yığın mevzu var ama… Şu tuhaf 4+4+4 sayesinde projektörler okul üzerine düşmüşken, fırsatı kaçırmayayım. Okul ve öğrenme iki farklı şey. Eğitimi hesaba bile katmıyorum. Orta öğretimde kaç saat İngilizce dersine maruz kaldınız, bilmiyorum. “Yes this is a pencil”den daha ileri seviyelere yol alabilmişseniz, muhtemelen, sıradan İngilizce derslerinden çok