Memleket ne güzel! Sanki bir Hitchcock senaryosunun içinde yaşıyoruz. Son derece sıradan bir şey yapıyor, mesela eve girmek için kapıyı açıyorsunuz ya, arkasından hangi gerilimlerin zuhur edebileceği meçhul. Boşuna tahminde bulunmaya da kalkmayın, çünkü —dedim ya— sanki bütün mesaisini sizin tahminlerinizi boşa çıkarmak için harcamış bir Hitchcock var. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat ABD’ye gidiyor. Günler
Mahçupyan’la T24 bir röportaj yapmış (http://t24.com.tr/haber/mahcupyan-ergenekon-kck-ve-cemaat-tartismalari-surecinde-daha-mesafeli-olmaliydim,333770 ve http://t24.com.tr/haber/etyen-mahcupyan-laik-kesim-pek-anlamiyor-din-de-ozgurluk-alanlari-acan-bir-sey,333935). Birçok şey konuşulmuş. Bu arada —tam da bu kelimelerle söylememiş ama— benim anladığım, “devlet/iktidar öyle sizin zannettiğiniz gibi romantik bir şey değil, gerçekçi bir şey” de demiş. Şöyle bir şey yani: Görüntüye bakıyoruz, AKP’ye bir etiket —diyelim dinci etiketi— yapıştırıyoruz, sonra AKP’lilerin, kendi aralarında toplandıklarında, “acaba nasıl
El aletleri satan bir mağazanın direktörü, işe yeni aldığı bir tezgâhtara “biz ne satıyoruz, biliyor musun” diye sormuş. Çocuk şaşkın, raftaki matkabı göstermiş. Direktör “hayır” demiş, matkabı almış, duvara dayamış, çalıştırmış, duvarda bir delik açmış. “İşte bunu satıyoruz” demiş, “müşterinin ihtiyaç duyduğu şey matkap değil, duvarda istediği gibi bir delik.” AKP (yani Erdoğan) bize, Kürt
Amerika Irak’ta manasız işlere giriştiğinde, herkes meseleyi enerji haritalarının yardımıyla okumaya çalışırken, İnternet’te okuldaşlarımla yaptığımız tartışmalar sırasında demiştim ki, “mesele petrol meselesi değil, doların statüsü meselesi”. Operasyondan kısa süre önce Fransa ve İtalya’nın da aralarında bulunduğu itirazcılar doların statüsüne karşı —ürkek de olsa— parazit yapmaya başlamışlar, Saddam da petrol ticaretini dolarsızlaştırmaya teşebbüs etmişti. Saddam’ın devrilişinin
Daha biri küllenmeden yenisi ortaya çıkıyor. Öğrencilerin cinsel istismarı vakalarından söz ediyorum. N’oluyor? Eh, herhalde hepsi gerçektir. Ortaya çıkmalılar. Yapanlar fena halde cezalandırılmalı. Tamam da… Bu işte bir iş var… …gibi görünüyor. *** Ensar Vakfı, İmam Hatip Lisesi, filan… 28 Şubat dönemini hatırlatan nokta atışlar bunlar. 28 Şubat’ta yaradıkları işe yarayabilirler mi? O dönemde, meşru
Dünkü yazıyı yazdıktan sonra nette arama yaptım. Bu kadarını beklemiyordum, CIA’in Türkçe sayfası bile var. O kadar aleni bir teşkilat yani… Ne iş yaptığını filan saklamadan, gizlemeden anlatıyor. Anlatmasa da biliyoruz. CIA’in işi ABD’nin menfaatlerini korumak ve geliştirmek. Demek ki, ABD’nin menfaati ile Türkiye’ninkiler birbiriyle çeliştiğinde, Türkiye’nin menfaatine zarar vermek. Eh, Türkiye eğer bir antiemperyalist
Bütün ülkelerin gizli servisleri var. Onlara gizli servis diyoruz ama gizli saklı olduklarından değil, gizli saklı işler işlediklerinden. Yani varlar, var olduklarını biliyoruz, gizli saklı işler işlediklerini de… Türkiye’nin de gizli servisi var. Bizim gizli servisimiz, genellikle, ülke içinde, ülke vatandaşlarıyla uğraşıyor. Ülkede, ülkenin gizli servisinin şerrinden korkmayan pek az kişi vardır herhalde. Hâlbuki âdet,
“Ben gidersem devlet yıkılır” lafının her yanı problemli. Bu lafı lafa sayıp ona karşı argümanlar yetiştirmek? Onlar da ziyadesiyle problemli. “Ben gidersem devlet yıkılır” lafını eden adam, sahiden de kendisi giderse devletin yıkılacağını filan düşünüyor değil. Kendisine öyle geliyor olsa bile, normal şartlarda, böyle bir laf edilmemesi gerektiğini herkes bilir. Erdoğan bile… Ama işte anahtar
Ekim’den beri “Türkiye Suriyeleşecek, üstelik bu süreç öyle çok da vakit almayacak” diyorum. Türkiye Suriyeleşirse… Türkiye kaybedecek. Kürtler kısa vadede herhalde kazançlı çıkacak, kazançlarını orta vadede koruyabilmeleri ihtimali de düşük görünmüyor. Rusya, İran ve İsrail kısa vadede kazançlı çıkacak. Rusya ve İran’ın kazançlarını orta vadede koruyabileceklerine ihtimal vermiyorum. Amerika? Eh, günü kurtaracak. Zaten fazlasını ümit
Bilim insanları Allah’ın huzuruna çıkıp “artık sana ihtiyacımız kalmadı, insan bile yapabiliyoruz” demişler. “Yapın bakayım” demiş Allah. Bilim insanlarının biri eğilip yerden bir avuç toprak almaya kalkınca da, “kendi toprağınızdan, kendi toprağınızdan” diye seslenmiş. Toprak mevcut olduktan sonra, gerisi kolay. (Bu cümledeki toprak kelimesi, her durumda, malzemenin yerini tutuyor.) Kâinatın başlangıcından bu yana hiçbir şey