2011 Eylülünde Akşam’da şöyle yazmışım. “Marks’a göre, “katı olan her şey buharlaşıyor”du. Maddenin gaz halinin, katı halinden bir hayli farklı davrandığı malum. Katı halde atomlar sımsıkı istiflenmiştir, gaz halinde ise gelişigüzel hareket edip dururlar. “Normalde katı halden gaz haline geçerken madde, genellikle ara bir halden, sıvı halden geçer. Marks’ın bu ara hali neden atladığını anlamak
Lisede, yurtta, akşam etüdünde, pencerenin dışındaki girintiye sigara içmeye çıkmıştım. Arkadaşlar pencereyi içeriden kapatmış, benimle eğleniyorlardı. Derken nöbetçi öğretmenin geliyor olduğunu gördüm, telaşla “açın ulan Mayk geliyor” diye seslendim. Biraz daha gülüştükten sonra açtılar. İçeri atladım. Az sonra Mayk hışımla odaya girdi. Elinde, mütemmim cüzü olan uzun ince değneği vardı. Bizi şöyle bir süzdü. “Kimdi
İşitmemiş olamazsınız, yeni bir KHK’mız ve onun —kendisine medya diyen şeyler tarafından— utangaçça duyurulan bir maddesi var. Daha önce şöyle bir şey varmış: 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler
Biri demiş ki, “BM’de oylama var. Kudüs’ü başkent yapma girişimi. Ne yapıyor ABD başkanı. Tehdit sallıyor… Demokrasinin beşiği dünyada dolarla satın alınacak iradeler arıyor. Sayın Trump siz Türkiye’nin demokrasi iradesini dolarla satın alamazsınız. Tüm dünyaya sesleniyorum. Dolarlarla demokrasi iradenizi birilerine asla satmayın. Dolarlar gelir satılan irade gelmez.” Kim demiş? Biraz geri gidelim. 25 Aralık 2002’de,
Ben okumadım, Tanpınar Yaşadığım Gibi’de, görüşünü isteyen genç bir yazarla ilgili olarak bir tespitini paylaşmış (http://serbestiyet.com/yazarlar/a.erkan–koca/yerli-ve-millici-arkadaslara-tanpinardan-ogutler-839012). “Güzel ve seyyal bir üslup, iyi biçilmiş bir elbise gibi mevzuun bütün hususiyetlerini çok yakından kavrıyor, icap ettiği değişiklikleri alıyor ve sona kadar hiç aksamadan gidiyordu. Üstelik Nietzsche’den Freud’a kadar birkaç felsefe sistemini, romantizmden sürrealizme kadar bir yığın sanat
Rıdvan Dilmen Erdoğan için “parkasız Deniz Gezmiş” dedi malumunuz ve… Memleketin dört bir yanından ses geldi. Kırk farklı ses… Mesela Cem Küçük denen şey, kendisinden beklenemeyecek kadar rafine bir cümle kurup, “Deniz Gezmiş 9 Mart darbecilerinin ve dolayısıyla emperyalistlerin yedek lastiğidir” demiş. 9 Mart, emperyalizm, yedek lastik, filan tartışacak değilim. İşaret etmek istediğim şey, mesela
Şey, kendisini alkışlamak üzere tutulmuş kalabalıkların karşısında çıkmış demiş ki, “tutturmuş bir Man Adası, herhalde bu mankafa olmaktan kaynaklanıyor.” Sonra da surat olması gereken o yerde, dâhiyane bir espri yapmış olduğunu zanneden 4-5 yaşındaki bir çocuğun hınzır mimikleri… Yakıştı mı? Elcevap: Çok yakıştı. Tam da şeyden beklenebilecek bir belagat şaheseri. Zeka yaşını teşhir eden bir
Beyazlar Kuzey Amerika’nın doğu kıyılarını kolonileştirdikten ve insan türünün kıtada daha önce hiç beceremediği bir hızla çoğaldıktan sonra, batıya doğru yayılmaya başladılar. O yayılma sürecinde, şimdi Yellowstone Milli Parkı olarak adlandırılan bölgeye kimsenin yerleşmemesine karar verdiler. Ta 1872’de kim akıl etti, nasıl akıl etti bu işi, aklım almıyor. Çünkü —bugünkü aklımızla anlaşıldığı kadarıyla— bölgenin tabiatına
Zarrab’ı, Man Adasını filan unuttunuz değil mi? Unutun gitsin. Kudüs’ü, Suriye’yi? Unutun gitsin. Ne oldu da öyle oldu bilmiyorum ama geçtiğimiz hafta, konuşulacak onca mevzu varken, Bitcoin hepsinin arasından sıyrıldı. Bizim buralarda Zarrab’ı, Man Adasını, Kudüs’ü filan konuşanların muadilleri —aklı başında olan dünyadaki muadilleri— Bitcoin konuştular. Dediğim gibi, neden öyle bir ihtiyaç hâsıl oldu aniden,