Ay: Aralık 2018

Sarı Yelek

Bahçeli, “dağdan kestim kereste / kuş besledim kafeste” makamındaki şairaneliği ile yine kükremiş ve nihayet demiş ki: Sarı yelek giyen çıplak yatmayı göze almalı (https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2018/12/12/bahceli-sari-yeleklilere-ozenen-bedelini-agir-oder/). Korktunuz mu? Bence korkmalısınız, korkmalıyız. İlköğretim dördüncü sınıf seviyesindeki Türkçe ve aritmetik bilgisiyle ve o seviye için bile son derece kifayetsiz olan insanlık bilgisiyle… Oturduğu koltuktan kalkmak zorunda kalırsa bir

Bana Parmağını Sallama

Türkiye’de Gezi ve Fransa’da sarı yelekliler… ABD’de Trump’ı, Britanya’da Corbyn’i “ittiren” yığınlar… İçinde yaşadığımız dünya bize bir sağdan, bir soldan… Sağ ve sol deyince başka çağrışımlar giriyor devreye, bir oradan, bir buradan vuruyor gibi görünüyor. Birbirini hiç andırmayan kesimler, birbirini andıran metotlarla bir şeyler söylüyorlar. Nedir Gezi ile sarı yeleklilerin ortak paydası? Gezi’de direnenler ile

Diken

Mardinli Musa, zaten pek de geçindirmeyen işini artık sürdüremeyeceğini —çok gecikmiş olarak— idrak ettiğinde, bir yandan da annesi ile karısının arasında sıkışmışlığın iyice bunalttığı şartlarda, dengi toplayıp İzmir yollarına düşerken… Ümitli miydi? Ümitli midir sizce? Ümit ne demek? Yani mesela Musa’nın kafasının içinde şöyle şeyler mi resmigeçit yapıyordur: Giderim İzmir’e, dayıoğlunu bulurum, bir hafta içinde,

Difüzyon Hızı

Şükrü Hanioğlu, Sabah’taki köşesinde “veda” etmiş (https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2018/12/02/veda). İtiraf etmek gerekir ki iyi dayandılar. Bu vesileyle, veda etmeden hemen önce yazdığı son iki yazıyı, Birinci Dünya Savaşının bitişinin yüzüncü yılı vesilesiyle yazdıklarını kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Bu arada… Utandım. Abuk sabuk gündemlerin peşinde sürüklenip, Birinci Dünya Savaşının bitişinin yüzüncü yılını ıskalamak kabul edilebilir bir şey değil,

Bu Başka

Gazete Duvar’da İrfan Aktan, Fransa’daki “sarı yelekliler isyanı” hakkında bir söyleşi yapmış (https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/12/02/alican-tayla-sari-yeleklilerinki-hor-gorulmeye-isyan/). Söyleşinin tamamı “öğretici”. Söyleşinin bir yerinde öğreniyoruz ki, Fransa’da “zor sorulara kolay yanıt üretenler” diye bir deyim kullanılırmış. Deyimi bilmiyordum. Öğrenince, “acaba” dedim, “Türkiye’de zor sorulara kolayından cevap verme hali de Fransa’dan mı ithal”. Kim bilir, belki de özgürlük, eşitlik, kardeşlik fikirleriyle

Hititlerden Kalan

Tanıl Bora, Birikim dergisinin Ekim sayısında, Kemal Tahir’in Yediçınar Yaylası üçlemesindeki köylü tasvirlerinden yola çıkarak, günümüzün popülizm tartışmalarına katkı yapmaya teşebbüs etmiş. Hoş işler bunlar. Sevdim. Bir derde derman ararken eski sandıklardan güzel şeyleri çıkarmayı severim bir defa. Kemal Tahir’i severim ayrıyeten. De… 20. Yüzyılın başlarında Anadolu’da —güya teknik yardım amacıyla ama muhtemelen Almanya istihbaratı

Cumhuriyet’te Ne Oluyor?

Galiba İngiliz gazetelerinden biri, geçenlerde, “ne kadar popülistsiniz” türünden bir test yayınladı. Sorulardan biri, “insanların politik tercihlerine bakarak iyi veya kötü olduklarına karar verir misiniz” gibi bir şeydi. Yani dün görücüye çıkardığım “insanları fikir taşıyıcısı olarak görme” kavramlaştırması benim icadım değil. O testten ilhamla ürettiğim bir şey. Esasen “insanları fikir taşıyıcısından ibaret görme” demem gerekirdi.