Ay: Eylül 2019

Siyasi İşler

Tuhaf işler oluyor. İstanbul’da deprem olmuş. Millet teyakkuza geçmiş. 17 küsur yıllık iktidarın –herhalde çok seviyor olmaları sebebiyle– İstanbul’u perişan ettiğini gösterebilseniz, iktidarın en has destekçileri bile satın almaya hazır. Gösteremiyorsunuz. Üstüne, iktidar sahipleri bugüne kadar yapmaları gerektiği halde yapmadıkları, -mış gibi bile yapmadıkları şeyleri birden –mış gibi yapmaya heveslenmişler. Önünüze bir top daha düşmüş.

Dua, Tedbir, Lisan

Türkiye’de kamyonların alnında yazan “Allah Korusun” ibaresi üzerinden mesela, memleketin okumuş çocuklarıyla yıllar boyunca tartışmıştım. Tezleri kabaca şöyle bir şeydi, “adam oraya ‘Allah Korusun’ yazınca Allah’ın koruyacağına inanıyor, tedbirsiz araç kullanıyor, yollardaki kazaların çokluğu da bu zihniyetten kaynaklanıyor”du. Gerçeklik böyle miydi? Yani adam “nasılsa Allah Koruyor” diye direksiyonu yolun dışına çeviriyor muydu mesela? Başka ülkelerin

İşaret Eden ve Edilen

Geçen gün dediklerimin üzerinden gideyim. Yıllar önce bir tartışmada demiştim ki mealen “Hıristiyanlık başka, Kilise başka.” Başkalar. Hıristiyanlık inananlarına, yaşamaya değer bir hayat için yol göstericidir. İşaret edendir, gösterendir. Gösterdiği hayattır. Kilisenin işaret ettiği ise Hıristiyanlıktır. Hayatı hiçleştirir. Tastamam aynı şeyleri –sadece dinler için değil– sosyalizm için, felsefe için, sanat için, bilim için, siyaset için

Tasarımın Harikuladeliği

Ege Cansen Christakis’e gönderme yaparak, “dünya iyiye gider, çünkü iyi olarak tasarlanmıştır” demiş. Christakis’in böyle bir şey dediğini bilmiyordum, öğrendim, memnun oldum. Benim bakış açıma göre de dünya giderek daha iyi oldu ve bundan böyle de her nesilde daha da iyi olması galip ihtimal. Ve benim bakış açıma göre de bu gidişat, dünyanın tasarımının beklendik

Eski Güzel Günler

Trende arkamda oturan, ellilerinin sonlarında olduklarını tahmin ettiğim ve profesör oldukları anlaşılan iki kadın muhabbet ediyorlardı. Laf çocuklara geldi. Anlaşıldı ki, her ikisinin de yurt dışında okuyan çocukları var. Önce, çocukların peşinde helak olmaktan yakındılar. Sonra onları özlediklerinden… Ve… Muhabbet, “ah, eskiden ne güzelmiş, herkes aynı çatı altında” finaline geldi. *** Eskiden öyle miymiş? Veya

Yazı

Alper Görmüş Serbestiyet’te “derin sahtelik” üzerine bir yazı yazmış. Mevzua, yani derin sahtelik hususuna geçmeden önce, bir yazı ile benim ilişkim hakkında bir şeyler söyleyeyim. Yani Ümit Kıvanç’ın yazılarının çoğunu okuduğumda neden koltuğumda raptiye varmış gibi zıplıyorum da, Alper Görmüş’ün bu yazısı bende aynı reaksiyona yol açmıyor, tespit etmeye çalışayım. Görmüş tüylerimi diken diken edecek

Politik Olan

Baydığının farkındayım ama meselenin mühim olduğunu düşünüyorum. Mühim. En azından iki sebeple. Birincisi, dünya hakkında, olup biten şeyler hakkında bir hüküm verme, verilerden bilgi üretme pratiğiyle ilgili bir halden söz ediyorum. Bir akıl yürütme tarzından, bir kavrayıştan, bir kavram haritasından, bir… Artık adına ne derseniz. Bir tür bilgi fabrikası yani… Şuradan verileri —sözleri, görselleri vs—

Kitap

Tayfun Atay, Maltepe Kitap Fuarında yaşadıklarından neticeler çıkarmış. Çıkardığı neticeleri siz okuyun derim ama ben, affınıza sığınarak, özetleyeceğim. Dünyada sözlü kültür varmış. Bazı toplumlar yazılı kültüre geçmişler. Biz ise yazılı kültür safhasını atlayarak, doğrudan görsel kültür safhasına zıplamışız. Abdülhamid hakkındaki manasız ve gerçek dışı bilgilerin yaygınlığı da dâhil bugün bizi ırgalayan ne varsa, o yazılı

Emniyette Hissetmek

Caner, Zizek’in Hiçten Az kitabından şöyle bir pasaj paylaşmış. “Yeni bir döneme giriyoruz ve kolektif bir aklın parçaları olacağız,” diyorlar. Diğer yanda da kültürel kötümserler, “İnsanlığın sonu bu,” diyenler var. İkisi de değil. Kimse bilmiyor ne olduğunu. Eylemekten çok düşünmeye ihtiyacımız var. Mesela, ekoloji meselesi. Çok pratiğiz. Şu manada: vergi ödeyen siz kirleticiler şunu şunu

Kaygı Endüstrisi

Dün, hayal edilen şeye güç yetirememek ile öfke –ve dolayısıyla mutsuzluk– arasında bir korelasyon kurdum. Ama güç yetirememek ile mutsuzluğu daha kestirmeden birbirine bağlayan, çağın ruh durumuna da daha çok uyan bir başka aracı duygu var: Kaygı. Öfke, bir bakıma, kaygıdan daha sağlıklı bir duygu. İşin biyokimyasını bilmiyorum ama öfke anında, tehditle baş etmeye yetmeyecek