Antifragile

Daha önce yazmıştım, bence (a) 31 Mart’a kadar bir İmamoğlu, (b) 31 Mart gecesi bir İmamoğlu ve (c) 31 Mart sonrası bir İmamoğlu var. Dün gece buna, bir de, (d) 6 Mayıs gecesi bir İmamoğlu eklendi.

31 Mart gecesindeki performans müthişti. Dün geceki ise büyüleyici. Çok uzun süredir Türkiye’de bu kadar etkileyici bir siyasi performans görmemiştik.

Bazı insanlar stres altında daha yüksek performans sergilerler. Anlaşılan o ki İmamoğlu da onlardan biri. Bir nevi, NNT’nin antifragility kavramının ete kemiğe bürünmüş hali. (Hatırlatayım, darbe yediğinde kırılana kırılgan, kırılmayana sağlam/dayanıklı deriz. “Ama darbeden güçlenerek çıkan için bir kavramımız yok” diye teklif eder NNT mezkûr kavramı.)

İmdi…

Dün akşamüstü seçimin yenileneceği bilgisi sahaya ilk düştüğünde, kırgınlık, öfke, hayal kırıklığı, çaresizlik gibi duyguların muhtelif kompozisyonları yaygındı geniş yığınlarda. Ve gece İmamoğlu konuşurken, sosyal medya şenlendi, çiçeklendi. Atmosfer 180 derece döndü.

Böyle gider mi? Bilemem. Buradan sonra süreç 23 Haziran’a kadar iyi yönetilebilir mi? Bilemem.

Ama…

Dün gece de yönetilemeyebilirdi, yönetildi. “Memlekette siyaset yapılamıyor, faturası da ahaliye çıkarılıyor” deyip duruyorum ya, söylemeye çalıştığım şeyin vücut bulmuş haliydi dün gece yaşananlar. Daha önce de siyaset yapılabilirdi. Yapılsaydı yürütmenin başı bu kadar azgınlaşamazdı. Muhtemelen çok önceden seçim kaybeder, muhalefette mırıldanıp dururdu. Dün geceden çok daha elverişli şartlar defalarca oluştu, ama kullanılamadı. İmamoğlu kullandı. Umarım fark, fark edilmiştir.

***

Herhangi bir siyasi aktörün peşinden sürüklenecek biri değilim. Herhangi bir siyasi aktörün kişisel hayatı, bağlantıları, geçmişte yaptığı tercihler ve saire üzerinden kendisine mesafe koymayacağım gibi, kimseye kahraman muamelesi de yapmam. Kahramana ihtiyacımız yok, olmamalı. İyi oyuncular lazım bize. Oynadığı mevkiin hakkını veren oyuncular. İmamoğlu, şimdiye kadarki performansıyla, sadece kalesinde devleşebileceğini değil, atağı da çok hızlı başlatabileceğini gösterdi.

Ciddi bir kredi kazandığını düşünüyorum.

Nişanyan ne derse desin, yürütmenin başı, bence, bugüne kadar, rakiplerinin kendi kalelerine attığı gollerle kazandığı maçlardan zafer hikâyeleri yazmaktan başka bir şey bilmediğini defalarca gösterdi. İlk defa böyle bir rakibe karşı oynuyor. Mesela —Nişanyan’ın tahmin ettiği gibi— Öcalan’a ev hapsi, Demirtaş’a özgürlük filan gibi hamlelerle Kürt seçmenlerin oylarına talip olmayı deneyebilir mi? Deneyebilir. O oyları alabilir mi? Alabilir belki de. Ama bu defa, uzun süredir ilk defa, tek taraflı bir maç seyretmiyor gibiyiz.

Hayatta her zaman, tıpkı satrançta olduğu gibi, yapılan her hamlenin bir karşı hamlesi olur. İki taraf da şık hamleler yaparsa, seyredilecek bir oyun olur. Satranç tahtasının kompozisyonu evrimleşir. Yani biz evrimleşiriz. Hayatın bu gerçeğini idrak etmiş, “şimdi ne yapabilirim” diye kafa yoran, kafayı rakibin avantajlarına takıp yenilgiyi peşinen kabul etmemiş bir oyuncu zuhur etti. Bu performansı ne kadar daha sürdürür, bilemem.

Şimdilik seyredip tadını çıkarmak lazım.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et