Avanta

Kafeste aç bırakılmış deney faresi, çaresizlik içinde koşuşurken, kafesin bir köşesindeki düğmeyi keşfeder. Düğmeye bastığında önüne bir parça yem düşer. Bir daha bastığında bir parça daha…

Derken kafesin ışıkları kararır ve düğme işe yaramamaya başlar. Ümitsiz birkaç denemeden sonra, deney faresi çabalamaktan vazgeçer. Bir vakit sonra kafes yine aydınlanır ve düğmeye her basışta yine bir parça yem düşmeye başlar. Fare, sadece düğmeye basmakla karnını doyurabileceğini öğrenmekle kalmaz. Aynı zamanda düğmenin, sadece kafes aydınlık olduğunda işe yaradığını da öğrenir.

Derken, kafes karanlıkken, kafesin bir köşesine, bir kap içinde yem konur. Kısa bir süre sonra, fare avanta yemle karnını doyururken, kafes yeniden aydınlatılır. Bilin bakalım ne olur? Fare, kaptaki bedava yemi bırakır, düğmeye yönelir.

İlk defa 1960’larda Jensen’in yaptığı deneylerden sonra, benzer deneyler birçok hayvan türüyle tekrarlandı. Kediler hariç, denenen bütün hayvanlar benzer reaksiyonları gösterdi.

Kendi rızkını hak etmek, bedava yemden daha tercihe şayandır yani.

***

Şüpheniz olmasın ki insanlar için de böyledir. En azından insanların büyük çoğunluğu için…

Neticede fareninki bir illüzyon. Düğmeye basınca önüne yem düşmesini sağlayan mekanizmanın onun çabasıyla bir alakası yok. İnsanlarınki de başka bir illüzyon. Kendi rızkımızı kendi çabamızla temin ettiğimizi zannetsek de, arkada tabiat dediğimiz muazzam bir mekanizma var. Üstüne, bizden önceki nesillerin inşa edip bıraktıkları maddi ve kavramsal araçlar…

Ama illüzyonsa illüzyon. Bir şeyleri bedavaya elde etmek yerine çaba harcayarak elde etmeyi tercih ettiğimiz anlaşılıyor.

***

Uzunca bir süredir, dünya kafesinin düğmeleri kumar makinelerinin kolları gibi çalışıyor. Bazılarının önüne çabasıyla orantısız miktarda yem düşerken, diğerleri beyhude uğraşıyor. Bu durum, üstelik, sadece Türkiye’ye has bir durum değil. Zaten önce Türkiye’de de başlamadı. Sonra insanlar ucuz kredilere, sosyal yardımlara filan hücum ettiler.

İnsanların kafesinde türlü çeşitli düğmeler var. Bazıları atölyelerde, fabrikalarda… Bazıları üniversitelerde, medya kuruluşlarında, siyasi partilerde. Bazılarının işi dünyayı daha iyi anlamamızı sağlamak. Onlar rızıklarını bu işi yapma karşılığı kazanıyor. Ama avantaya fena halde alışmış oldukları için, çabalamıyorlar. Kestirmeden neticeye varıyorlar. Manzaraya şöyle bir bakıyor, hepimizin tembel ve avantacı olduğunu iddia ediyorlar.

İnanmayın siz. Bozulan insanlar değil, düzen bozuldu. Eski düzeni ihya etmenin de yolu yok artık. Yenisini kurmak gerekiyor. Herkesin kendi illüzyonunu inşa edebileceği başka bir düzen.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin