“Biz” Kim?

Mustafa Karaalioğlu “biz o kışlayı yaparız ama yapmayalım” mealinde bir şeyler gevelemiş (http://www.karar.com/yazarlar/mustafa-karaalioglu/kislayi-yapariz-kimse-de-ses-cikaramaz-ama-yapmayalim-1396).

Birincisi, Karaalioğlu birinci çoğul şahısla konuşup durmuş, çünkü, anladığım kadarıyla, o kışlayı yeniden gündeme taşıyan öznenin “biz” derken kastettiklerinin çoktandır bir parçası olmadığının farkında —ve bu yüzden fena halde mahzun. O “biz” deyip dursa da, “kışla da kışla” deyip duranların “biz” derken kastettikleri “biz”in içinde Karaalioğlu yok. Birkaç yüz, bilemediniz birkaç bin kişinin dışında kimseye yer yok Taksim’e kışla mevzuunu ısıtanların “biz”inin içinde. Bunu bile bile, bildiği için “biz” deyip duruyor Karaalioğlu ki “bak fena tenhalaştınız, beni de aranıza alın da birazcık olsa kalabalıklaşalım” demeye çalışıyor, faydası olmayacak olduğu halde. Acıklı.

İkincisi… O kışlayı Taksim’in göbeğine isterse dikebilecek bir özne var mı? Var. Ama —eğer bu işi becerebilirse— yaptığı iş, benim bildiğim kadarıyla kanunsuz, kanuna aykırı bir iş olacak. İşin ibretlik yanlarından biri şu: “Beni de yeniden aranıza alın” diye yalvarıp duran Karaalioğlu, “ama bu iş kanunsuz” manasına çekilebilecek bir tek imada bile bulunmuyor. “Yapmayalım, siyaseten bir faydası yok” deyip duruyor. Neden? Çünkü biliyor ki, Taksim üzerinden memleketi kaşıyan öznenin, kanun umurunda değil. Kanunu umursamayan özne, memleketin Cumhurbaşkanlığı makamında oturuyor ve bu hal de Karaalioğlu’nun umurunda değil. Acıklı.

Ve son olarak… Taksim’e selatin camii dikmek isteyen özne, halkın oyunu aldığı için artık kendisinin kanun olduğunu ima ediyor, “bizim genlerimizde başkanlık var” diyor, lazım geldiğinde Abdülhamid’e filan temenna çakıyor ya… Hatırlatayım. İstanbul’da —veya memleketin herhangi başka bir yerinde— Abdülhamid’in yaptırdığı dört minareli bir cami yok. Bildiğim kadarıyla I. Ahmed’ten sonra kimsenin yok. Neden? Çünkü Osmanlı sultanları, şimdi beyefendinin ima ettiğinin aksine, öyle kafalarına göre, keyfi hüküm süremezlerdi, riayet etmeleri gereken kanunlar vardı. O kanunlara göre mesela, cami yaptırmak için küffar toprağı fethetmek gerekiyordu ve I. Ahmed’ten sonra hiçbiri böyle bir iş becerebilmiş değildi.

İlaveten… Sultan Ahmed Sultanahmet Camiini yaptırırken kuralları çiğnemiş, camiini —teamüllerin aksine dört değil— altı minareli olarak inşa ettirmişti. Bu yüzden müthiş baskı altında kalmış, muhalifleri sindirmek için “üst akıl benim gibi muzaffer bir halifeye diş geçiremediğinden” filan gibi derin akılları akıl edemediğinden, ahlaksız ve zırcahil bir kalemşorlar korosu da imal edemediğinden, Mekke’deki Mescid-i Haram’a yedinci bir minare yaptırmak zorunda kalmıştı. Böylelikle, hiç değilse kısmen nefes almıştı.

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et