Cesur ve Onurlu Diyecekler

Herhangi bir aile fotoğrafını önünüze alın ve fotoğrafta gördüğünüz renkleri listeleyin. Listeyi tamamladığınızda, büyük ihtimalle, ten rengini listeye eklememiş olacaksınız. Yalnız değilsiniz. Benzer bir görev verildiğinde pek az kişi ten rengini ayrı bir renk olarak listeye yazıyor. Zaten dünya dillerinin hemen hiçbirinde ten renginin bir ismi de yok. Neden?

Mark Changizi’ye sorarsanız, biyolojimiz ten rengini bir renk olarak görmemeye programlı. Tuhaf bir renk algılama biyolojimiz var. Üç ayrı hücremiz var renkleri algılamamızı sağlayan. En yüksek hassasiyet sergiledikleri dalga boyları, sırasıyla, 440, 535 ve 560 nanometre civarında. 440 nanometrelik dalga boyuna hassas olan yaklaşık 550 nanometreye kadar, azalan bir hassasiyete sahip. İkincisi 400’den 680 nanometreye kadar, üçüncüsü ise yine 400’den 700’e kadar. Böyle alakasız bir dağılım sergileyen, büyük ölçüde örtüşen hassasiyet dağılımı, tenimizde muhtelif sebeplerle meydana gelen değişimlere çok hassas bir görüş sağlıyor Changizi’ye göre.

Memeli türlerinin tamamı dünyayı renkli görmüyor. Dünyayı siyah-beyaz gören memeli türlerinin tamamında yüzler kıllarla kaplı. Yani canlının teni görünmüyor. Buna mukabil renk algısı olan memeli türlerinde yüzler, en azından kısmen, kılsız. Buna ve yukarıda saydığım gerçekliklere yaslanarak, Changizi iddia ediyor ki, renk algımız Boğaz manzarasının veya Doğu Karadeniz ormanlarının güzelliğini fark edelim diye değil, karşımızdaki insanın yüzünde meydana gelen hafif renk değişimlerini hissedebileceğimiz biçimde evrimleşmiş.

Yüzümüzdeki renk değişimi, ana hatları itibariyle, kanımızdaki hemoglobin konsantrasyonunun ve oksijenasyonunun (İngilizce oxygenation) fonksiyonu olarak değişiyor. Hemoglobin konsantrasyonu arttıkça tenimiz daha mavimsi, azaldıkça sarımsı bir renk alıyor. Oksijenasyon arttıkça daha yeşilimsi, azaldıkça daha kırmızımsı bir rengimiz oluyor. Tuhaf biyolojimiz sayesinde, karşımızdakinin tenindeki bu küçücük değişimleri fark ediyoruz.

Ancaaak…

Çok hassas olarak fark ettiğimiz bu renk değişimlerinin manası biraz bulanık. Renk repertuvarı, hemoglobin konsantrasyonunun ve oksijenasyonunun değişimine yol açan duygu repertuvarından daha dar. Mesela cinsel olarak uyarılmış olmakla kızgınlık veya korku ile şaşkınlık benzer tezahürlere yol açıyor. İsmet Özel’in “cesur ve onurlu diyecekler, halbuki suskun ve kederliyim” demesini mümkün kılacak bir repertuvar farkı var yani.

Seçimlerde yapılacak tercihlerin repertuvarı, tenimizin renk repertuvarından da daha dar. Bu yüzden, mesela AKP’ye oy verenler ille de hırsızlığa rıza göstermiş olmayabilecekleri gibi, CHP’ye oy verenler de siyasi hükumetin gayrimeşru yollarla devrilmesini talep edenler olmak zorunda değil. Ama herkes, karşısındakinin yüzünün rengine bakıp mümkün sebepler içinden en adi olanları, sonra aynaya bakıp kendi teninin renginin mümkün sebepleri arasından en soylu olanları yakıştırıyor. Allah herkese kolaylık versin.

°°°

Changizi’den öğrendiğim şeylerden söz etmişken…

İnsanın görme duyusunu kim tasarlarsa tasarlasın, bu kadar aptalca (?) bir tasarım yapmazdı. Üç farklı hücre tipi olacak elinde, bunları bu kadar birbirine yakın dalga boylarına atayacaksın. Üstelik hassas oldukları aralıklar bu kadar birbiriyle örtüşecek. Ne manası var ki? Şöyle eşit aralıklarla dağıtsaydık üçünü, şimdi gördüğümüzden çok daha geniş bir dalga boyu aralığını görebilirdik. Üstelik de renklere karşı çok daha adil bir görüşümüz olurdu.

İyi de, daha geniş ve renklere karşı daha adil bir görüşün şimdi sahip olduğumuzdan daha iyi olduğuna nasıl karar veriyoruz? Eğer Changizi haklıysa, şimdi gördüğümüzden çok daha geniş bir renk spektrumunu görebilir ve renkler arasında daha ayrım gözetmez olmamız durumunda, biyolojimizin şimdi bize sağladığı birçok imkana sahip olmayacaktık. Söylediğimiz sözün arkadaşımızı incittiğini fark edemeyecektik. Yakınımız rahatsızlandığında farkına varamayacaktık. Ve saire…

Görme duyumuzun biyolojisini biz tasarlasaydık, bize çok daha şık görünen bir biyolojimiz olacaktı ama berbat bir şey yapmış olacaktık. Toplumu bu kafalarla tasarlayabilsek, emin olun, tastamam aynı neticeyi elde edeceğiz. Çok daha akıllıca ve çok daha şık görünen seçeneklerin pek çoğu, hiçbir hayatiyet taşımayan, kurulabilse kurulduğu gün ölecek olan tasarımlar.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin