Cumhuriyet Kimin?
29 Ekim 1923. Cumhuriyet ilan edildi. Ertesi gün memlekette saltanatçı kimse kalmadı. Tek tük homurdananlar elbette oldu. Ama mesela Fransa’da olanlar olmadı. 1917’ye sahne olan Rusya’da bile İhtilal denince akla gelen şeyi, Fransız İhtilali’ni yapmış olanların torunlarının torunlarının torunlarının arasında, hâlâ, Monarşinin davasını güdenler var. Hep vardılar da, nihayet seçimlere girip, üç beş neyse, rey de topladılar yani. Tez zamanda iki yüz küsur yıllık rövanşı alacaklarını, Paris Kontunu Kral yapacaklarını da ümit ediyorlar.
3 Mart 1924. Hilafet kaldırıldı. “N’oluyor” diyen olmadı.
26 Aralık 1925. Saat ve takvim değiştirildi. 17 Şubat 1926. Medeni Kanun kabul edildi. Mesela birkaç hanımla evlenmeyi hayal eden vardıysa, hevesi kursağında kaldı. Yine çıt çıkmadı.
1 Kasım 1928. Alfabe değiştirildi. Memleketteki birkaç milyon okuryazar, bir gecede ümmilerden oldular. Sesleri çıkmadı.
3 Nisan 1930. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. Mesela Amerika’da, İngiltere’de kıyametlerin kopmasına, kan dökülmesine sebep olan vaka, Türkiye’de sessiz sedasız gerçekleşti.
***
Cumhuriyeti herkesin sevdiğinden çok sevdiğine inanan birçok kişi tanıdım. Eğer göğsünü Cumhuriyet için siper etmiş olmasa, şu kadirbilmez ahalinin Cumhuriyet’i üç günde paralayacağından hiç şüphesi yoktu hiç birinin. Yukarıdaki kronolojinin muadiline dünyanın herhangi bir milletinin yakın tarihinde rastlamak kolay iş değil, az biraz andıranı için ne kadar kan dökülmesi lazım gelmiş, isteyen öğrenir. Bütün bunların bu kadar kansız gerçekleştiği hesaba katılırsa, Cumhuriyet’in bu topraklarda pek de kahraman muhafızlara ihtiyacı yok gibi görünüyor.
Veya belki, Cumhuriyet’i, işi gücü bırakıp kendisini onu korumaya adamış olanlardan muhafaza etmek gerekiyor. Çünkü mesela Cumhuriyet’e düşman olduğuna inanılan ahaliyi dengeleyebilmek kastıyla aşırı kudretli merkezler inşa edildi. Mesela YÖK’ün tepesinde ilelebet onlar oturacak, hain veya budala milletin Cumhuriyet’e zarar vermesine mani olacaklardı. Şimdi hasımları o muhkem mevzileri birer birer ele geçirdi.
Ayıklayın pirincin taşını.
***
Ha, denebilir şimdi, “bu milleti İhtilal’i yapmış olanlarla nasıl mukayese edersin, Fransızların Monarşiye sadakatinde bile bir asalet var, bizimkiler zoru görünce araziye uyuverirler”. Öyle de görünmüyor. Yukarıdaki kronolojinin ortalarında bir tarihte, 25 Kasım 1925’te Şapka Kanunu çıktı. Milletin itiraz etmeyi de pekâlâ bildiği anlaşıldı. İtiraz edenleri sindirmek için bir yığın adam asmak gerekti. Şapka giymektense memleketi terk edenler oldu.
Meğerse neye karşıymış millet?
Ayrıca, Cumhuriyetin gönüllü muhafızları da giymiyor şapkayı işte. Hepsi Cumhuriyet karşıtı mı ne…
***
Neyse… Bundan böyle bu köşede Salı-Cuma değil, Salı-Perşembe misafir olacağım. Bu kaydırma Cumhuriyet Bayramına denk geldi, kutlama fırsatı bulamamıştım. Gecikmeli oldu ama olsun artık. Hepimizin bayramı herkese kutlu olsun.
Cemalettin N. TAŞCI