Ertuğrul Özkök Demokrasisi

Diaspora ABD’de Sarkisyan’ı fena benzetmiş. Vakanın fotoğrafları da Sayın Özkök’ü derin düşüncelere gark etmiş. Türkiye’de mesela siyasi iktidar ve medyanın Kürt meselesinin çözümünü şiddetle arzuladığını anlıyoruz. Ne fayda, menfaatinin nerede olduğunu bir türlü öğrenemeyen şu gafil çoğunluk, mesele çözülmesin diye ayak diremekte ısrar ediyor. Çözmeye niyetlendiler diye AKP’ye oy vermeyecek, Ertuğrul beyin gazetesini de satın almayacaklar.

***

Türkiye’de Kürt meselesinin çözümüne, çözüm her ne olursa olsun karşı olan bir yığın insan vardır. Ama neticede küçücük bir azınlıklar. Belki içlerinden birkaç bini kafaları karıştırabilecek, hatta süreci dinamitleyebilecek noktaları işgal etmiş de olabilir. Yani birçok şey yapabilirler ama rey vermeyerek iktidarı, satın almayarak gazeteleri zor durumda bırakamayacakları kesin.

Diyelim ki ben yanılıyorum. Sayın Erdoğan’ın veya Sayın Özkök’ün çözümünedeğil de Kürt meselesinin bir biçimde çözülmesine karşı olanlar kalabalık olsunlar. Buradan yola çıkıp demokrasinin muktedir olmayabileceği, tarihi sorunları çözemeyeceği konaklarına nasıl ulaşılır?

“Ne sosyolojinin ne psikolojinin anlayamayacağı bir şey” olarak görüldüğüne göre, anlaşılan o ki, teoriden medet ummak beyhude. Bir misal belki yardımcı olur.

Önümüze konmuş olan bir havuz problemi olsaydı, kim çözerse çözsün aynı neticeyi bulacaktı. Dolayısıyla kısa sürede bu işi yapabilecek biri problemi herkesin adına çözse yeterdi. Problemden kurtulurduk, ama hiçbirimiz değişmezdik.

Hafta sonunda hangi kitabı okuyacağımıza karar vermek, havuz probleminin çözümünü bulmaktan hayli farklı ama değil mi? Bütün kitapları okumuş biri mevcut olsaydı bile, onun tercihi ve tavsiyesi kâfi gelmezdi. Çünkü hepimiz farklıyız ve farklı tercihlerimiz var. Daha mühimi şu: Tercih edip okuduğumuz kitap, bizi değiştirir. Dostoyevski okursak başka, Kafka okursak başka bir insan oluruz. Yani sonraki tercihlerimiz, şimdiki tercihimize bağlı olarak farklılaşır.

Siyaset, toplumu değiştirmek için yapılır, problemleri çözmek için değil. İmrendiğiniz toplumlar problemlerini çözdükleri için olgunlaşmış değiller, olgunlaşageldikleri için problemlerini çözebiliyorlar. Bir vakitler bir propaganda filminde, kıyamadığı çocuğunun yerine Metin Akpınar’ın aşı olması gibi, milleti çok sevdiği için onun yerine problemleri çözüveren (!) Evren’ler filan atılıvermeseydi ortaya, Türkiye bugün daha olgun bir Türkiye olacaktı. Kürt meselesi de şimdikinden çok başka türlü bir mesele olacaktı.

Neticeten demokrasi, pek sevilen klişeyle daha iyisi bilinemediği için katlanılan rejim değildir, toplumun olgunlaşmasını sağlayan biricik rejimdir. Çözüm üretmez, problemlerini çözebilen toplumlar üretir. Bu yüzden kıymetlidir.

***

Özkök’ün “Sorunları çözmek isteyen siyasetçi ve sorunların çözülmesini isteyen gazeteci aynı gemide. Birbirlerine ihtiyacı var. Bu nedenle birbirimizi itme, itekleme, yıpratmaya, yok etmeye uğraşma lüksümüz yok.” laflarına yaslanarak, yine de iyimserliğimi muhafaza etmek istiyorum. Demokratik bir tehdidin mevcut olmadığını Ertuğrul Beyin de bildiğini, ama barış yapmak istediği siyasi iktidarı tavlamak ümidiyle, ortak bir düşman uydurmaya çalıştığını düşünmek istiyorum.

Aksi halde, yani Türkiye’nin en büyük gazetelerinden birinin tepesindeki adamın demokrasi algısı buysa, işimiz var demektir.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et