Eskişehir’in Plajı ve İmam Hatipler

Okudunuz mu bilmem, Deccal’in şöyle tuhaf bir metodolojisi vardır: Nietzsche Hıristiyanlığın kutsal metinlerini cümle cümle didikler. Bu cümlelere iman etmiş herhangi bir kişinin neleri beceremeyeceğini gösterir. Böylelikle de Hıristiyan bir medeniyetin sınırlarını ortaya koyar.

Çok akıllıca bir metodoloji gibi görünüyor. Bence fazla akıllıca zaten. Lakin bu tuhaf metodolojinin tuhaf bir de defosu var: Yahudi-Hıristiyan geleneğinin mirasçısı olan toplumlar, üstelik de bu geleneğe kıskançlıkla sahip çıkan karar vericilerin liderliğinde, yapamayacaklarını Nietzsche’nin ispatladığı şeyleri yaptılar. Nietzsche öfkeyle Deccal’i kaleme aldığında yapmakta idiler, hatta birçoğunu zaten yapmışlardı.

Memlekette bir Nietzsche yetişmedi ama ne gam, her yan Nietzsche dolu. Mesela Eskişehir’de bir yapay plaj açılıyor. Memleketin ahalisi hakkında piyasada dolaşan ne kadar klişe varsa, derhal ezberlere müracaat edilip hatırlanıyor. Genç erkeklerin cinsel açlığından, insanların eğitimsizliğine kadar bir yığın kabulden yola çıkıp, plajın akıbeti hakkında tahminlerde bulunuluyor. Bu olumsuz tahminlerin hiçbiri gerçekleşmiyor. Eskişehirliler hem medeni, hem de sıcak bir biçimde plajlarından faydalanıyorlar. Ama gerçeklik kimsenin pek umurunda değil. Bu millet plajlarını doğru dürüst kullanamaz vesselam. Kullanamaması gerekir.

28 Şubat’ın en civcivli günlerinde, Nietzschevari akıl yürütmelerle zaten daha önceden ulaşılmış neticeleri, araştırmalarla desteklemek modaydı. Manipülasyon amaçlı araştırmalar İmam Hatiplerin nasıl tehlikeli imalat yaptığını birbiri ardına ispatlarken, ben de bir dizi araştırma yaptıydım. Biraz sosyoloji bilen herkesin araştırma yapmadan da zaten tahmin edebileceği son derece makul ve mantıklı neticelere ulaştıydım. Mesela İmam Hatip öğrencileri ve yeni mezunları RP’den çok MHP’ye eğilimli idiler. Bu gençler İmam Hatiplere gittikleri için MHP-RP eğilimli olmamışlardı. Aksine, zaten RP eğilimli ailelerin çocukları oldukları için İmam Hatiplere gitmişlerdi.

Genel olarak okula, özel olarak da İmam Hatiplere hak ettiklerinden çok fazla güç vehmediliyor. İnsanları değiştirmek konusunda okulun gücü çok abartılıyor. Mesela şehrin dönüştürücü tesiri, okulunkinden çok daha yüksektir. Bu yüzden bir insanın nerede yetiştiğini tahmin etmek nispeten kolaydır. Galatasaray, Mülkiye filan gibi bazı istisnalar hariç, hangi okuldan mezun olduğunu tahmin etmek ise neredeyse imkânsızdır. Etkisini beğenirsiniz, beğenmezsiniz bilemem ama Eskişehir’in plajının dönüştürücü etkisi, Eskişehir’deki okulların etkisinden daha yüksektir yani.

Gazetelerin köşelerinde kırk yıldır çiğnenen ve gerçeklikle hiçbir irtibatı olmadığı her gün defalarca ispatlanan klişelere kutsal metin muamelesi yapılması mesela, Türkiye’nin hali ve akıbeti hakkında okullardan daha müessirdir. Lafı her denk getirdiklerinde “Her şeyin başı eğitim azizim” diyen, bu akıllarla da İmam Hatiplerin defterini dürmeden içi rahat etmeyen zevat, Nietzschevari akıl yürütmeleri okulda edinmiş değil mesela. Hoşlarına gitmeyen bir şeylere her maruz kaldıklarında, şeytan kovar gibi, aynı klişeleri, ayet gibi tekrarlayıp durarak edindiler ve pekiştirdiler.

Okul bir işe yarasaydı, önce onların işine yarardı.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin