Gaz Halindeki Her Şey Sıvılaşıyor
Marks’a göre, “katı olan her şey buharlaşıyor”du. Maddenin gaz halinin, katı halinden bir hayli farklı davrandığı malum. Katı halde atomlar sımsıkı istiflenmiştir, gaz halinde ise gelişigüzel hareket edip dururlar.
Normalde katı halden gaz haline geçerken madde, genellikle ara bir halden, sıvı halden geçer. Marks’ın bu ara hali neden atladığını anlamak zor değil, sıralı sekili iş yapmak, uslu uslu sırasını beklemek dönemin ruhuna aykırıydı.
Marks haklı mıydı, sahiden katı olan her şey buharlaştı mı? Pek sayılmaz. Endüstri devrimi insanları fabrikalara istifledi mesela. Fabrikalar kaskatıydı, hâlâ öyleler. Ama sosyolojinin ve iktisadın baktığı çerçeveden bakacak olursak, evet, toplumlar katı halden gaz haline geçmiş gibi görünüyor. Atomize oldular, gelişigüzel hareket eden ve kendilerine birey denen özneler ortaya çıktı. Bu sayede, modernleşmiş toplumların hangi etkiye nasıl cevap verecekleri, ne kadar ısıtılırlarsa basınçlarının ne kadar artacağı veya ne kadar sıkıştırılırlarsa ne kadar ısınacakları tahmin edilebilir oldu. Piyasaya ne kadar para sürülürse fiyatların nasıl seyredeceği de…
Drucker’ın 90’ların başlarında yaptığı bir tespit şöyle başlar: “Ulus-devletin belirli bir gerçekliği olduğu sürece, Keynes’in ekonomiye uyguladığı kusursuz gaz teorisi işler gibi görünüyordu.” Bu cümlenin ardından Drucker’ın sıraladıkları, iktisatçı geçinenlerin yüzlerini kızartacak bir gözlemler serisidir ama şimdi konumuz bu değil. Anlıyoruz ki Keynes ekonominin kusursuz gaz gibi işlediğini varsaymış, bu varsayım da işe yaramış. Marks’ın kastettiği tam böyle bir şey olmasa da, en azından bazı alanlarda buharlaşmanın vuku bulduğunu teslim edebiliriz o halde.
***
Şimdilerde galiba gaz halindeki her şey sıvılaşıyor. Sıvıların davranışı katıların ve gazlarınkinden büsbütün farklıdır. Mesela vizkozite diye bir kavram girer devreye, başka birçok şeyin yanı sıra. Sıvının molekülleri birbirine tutunurlar bir nevi. Sonra sıvılar, bir yandan gördükleri basıncı, hiç kayba uğratmadan başka yerlere aktarırlar. Filan. Dolayısıyla ne katıları anlamak için işe yarayan denklemler, ne de gazların davranışını açıklayan teknikler, sıvıları anlamak için kâfi gelmez.
Öyle kaskatı, sınırları besbelli, bütün molekülleri birlikte davranan bir ABD, kaskatı bir Kuzey Irak, kaskatı bir AKP filan yok. Gelişigüzel davranan, her biri kendi telinden çalan Amerikalılar, Kürtler, Türkler de yok. Bulunduğu kabın şeklini alan, her fırsatta akan, akarken molekülleri birbirine bir biçimde tutunan, dış dünyayla temas halindeki yüzeylerini küçültmeye çalışan, bu yüzden damla formunda damlayan, ayrık ayrık yoğunlaşan özneler, aktörler var.
Galiba akışkanlar mekaniğini öğrenmeye başlasak iyi olacak.
Cemalettin N. TAŞCI