Gençlerin Hali
Uzun bir aradan sonra Endüstri Mühendisliği Bölümünde ders vermem istendiğinde, kaytarmak için elimden geleni yaptım. Ama birinci sınıflara Endüstri Mühendisliğine Giriş, son sınıflara da Karar Destek Sistemleri dersi vermekten kaçamadım.
Gerginliğimin asıl sebebi, daha önce birinci sınıflara ders vermemiş olmamdı. Diğerinin hakkından gelebileceğimi düşünüyordum. İlk hafta öğleden önce birinci sınıflarla ilk dersi yaptık. Fena geçmedi. Öğleden sonra son sınıfların karşısına geçtim. İyi hazırlanmıştım. Perdeye The Matrix filminin o meşhur sahnesini, Morpheus’un Neo’ya kırmızı ve mavi hapları sunduğu sahneyi yansıttım.
Asıl kastım derse şık bir giriş yapmaktı. Eğer âlem mavi hapın ima ettiği gibi rasyonel (!) bir dokuya sahip olsaydı, Karar Destek Sistemlerine ihtiyaç olmaz, Yönetim Bilgi Sistemleri kâfi gelirdi. Karar Destek Sistemleri gerekiyordu, çünkü âlem varsaydığımız gibi bir yer değildi. İyi ki değildi.
Ama şeytan dürttü, çocuklara onların hangi hapı tercih edeceklerini sordum. Çoğunluğun kırmızı hapı tercih edeceğini tahmin ediyordum elbette. Genç değiller mi…
Sınıfın tamamı mavi hapı seçeceğini söyledi. Dumura uğradım.
Neyse toparladım, derse devam ettim. Ama uğradığım şoku da atlatamadım. Aradan sonra, ikinci saate girdiğimde, neden mavi hapı tercih ettiklerini sormadan edemedim. Ortaya çıktı ki, çocukların hemen hepsi, kendilerine yakışanın kırmızı hapı seçmek olduğunun farkındaydılar. Hallerini açıklamak için kullandıkları ifade ise hemen hemen aynıydı: “Bizi böyle yapanlar utansın.”
***
Çocukları böyle, yani mavi hapı tercih edecek şekilde, yani emniyetli bir yanılsama uğruna aldatılmaya razı gelecek şekilde, yani makul bir kazanca mukabil başkaldırma hakkından vazgeçecek şekilde yapanlar elbette utanacak filan değil. Çünkü onlar zaten böyle gençler istiyorlar ve böyle gençler yetiştirmeyi bir başarı olarak görüyorlar, neden utansınlar. Ancak onları suçlarken de ileri gitmemek lazım. Ne de olsa, onlar da aynı tornadan geçtiler ve öyle yapıldılar. O yüzden öyleler.
Çocukların da utanması gerekmiyor. Modern devletler, herkes için daha iyisi öyle olduğu varsayımıyla herkesi tanzim etmeye teşebbüs etti. Başardı. Şimdi herkes muntazam. Herkes muntazamlığın daha iyi bir şey olduğu kanaatinde.
***
Peki ona buna yumurta atan çocukları müdafaa edenler kim? Onlar nereden çıktılar? Herkes benzer tornalardan geçtiyse, asıl bu tür insanların mevcudiyetine şaşırmamız lazım değil mi?
Ama çok da şaşırılacak şey yok. Çünkü çocukları müdafaa edenlerin bir bölümü, “durun yahu, onlar da yeterince işlenince bizim gibi olacaklar” diyorlar. Yani sadece daha hoşgörülü, daha tahammüllüler.
Büyük bölümü, “bu çocuklar bizim geçtiğimiz tornadan geçti, nevzuhur tornalardan geçenlere kıyasla iyidirler” derdinde.
Gördüğüm kadarıyla bir tek Serdar Akinan sağlıklı bir itirazı dile getirdi. Onun yanında olmayı isterdim.
Benim gözlemlerime göre daha acıklısı ne, biliyor musunuz? Yumurta atan, cop yiyen çocuklar da, mavi hapı seçmişler. Fabrikadaki tornanın değişmiş olmasına, farklı bir tasarıma göre imalat yapmasına itiraz ediyorlar sadece. Yoksa kendileri de, fırsatları elverdiğince, bir tornanın başında, herkesi kendi normlarına göre biçimlendirmek telaşındalar. Başka türlü bir hayatın mümkün olduğunun farkında bile oldukları şüpheli.
Farkına varmak her geçen gün zorlaşıyor ama hepimiz hızla yoksullaşıyoruz.
Cemalettin N. TAŞCI