Kimse Gitmez, Atılgan

Atılgan bence faydalı bir tartışmayı, sevimli bir ısrarla sürdürüyor. Ama tartışmada kullandığı dilin bir riski olduğunu zannediyorum.

Atılgan’ın yazılarını okuyan gençler, “ah ulan Hasan Pulur’un yerinde şimdi ben olacaktım, ama mübarek adam gitmeyi bilmiyor ki” gibilerden efkârlara gark olabilirler. Belki Cihangir barlarında biraz kafayı bulduktan sonra arkadaşlarına dert yanarken Atılgan’dan alıntılar yapıyorlardır. Kendi hallerine bahane olarak Melih Aşık’ın gitmeyi bilmemesini gösteriyorlardır. Halbuki kusur Pulur veya Aşık’ta değil. Onların gitmesini bekleyen, sadece bekleyen gençlerde.

Eğer kendisini bir götüren yoksa, kimse gitmez. Siyasette bile gitmiyor, iş âleminde bile gitmiyor, üniversitede bile gitmiyor. Medyada neden gitsin?

***

Uzun bir ara verdikten sonra, birkaç yıl önce yeniden ders vermeye başladım. Şu birkaç yıldaki gözlemlerime yaslanarak emniyetle söyleyebilirim ki, çocuklar, “uslu olun, sıraya girin, Hasan Pulur gidince onun yerine sıranın başındaki geçecek, siz de turnikeye biraz daha yaklaşacaksınız” pazarlığına çoktan tav olmuşlar. Hepsi uslu durmayı öğrenmiş. Turnikelerin önünde sabırla bekliyorlar.

Türkiye’nin sıkıntısı bu turnike düzeninden kaynaklanıyor.

Diyebilirim ki Türkiye’nin sosyal düzeni bir mühendislik harikasıdır. Hiçbir yerde hiçbir sıkışma vaki olmadan, hiçbir itişme kakışma hâsıl olmadan, herkes sırasını bekliyor. “Tekkeyi bekleyen çorbayı içer” adabınca, memleket koskoca bir tekke. Futbol kulüpleri, siyasi partiler, gazeteler, TV kanalları, hepsi birer tekke. Kalender dervişler olarak, herkes çorbasını bekliyor.

***

Turnike düzeni, sırada fazla uzun süreyle beklemek zorunda kalan birilerinin hoşuna gitmeyebilir. Homurdanmaya başlayanlar olabilir. Düzeni tesis etmek için şöyle “kodumu oturtan” polisler, yani genel başkanlar, rektörler, genel yayın yönetmenleri elbette gerekli ve çok şükür ki zaten mevcutlar. Ama bu tür ortamlarda sesini yükseltmeye kalkan herkes pekâlâ bilir ki, düzenin sürmesi için polise o kadar da ihtiyaç yoktur. Aziz yurdumuzda turnike düzeninden başka bir düzenin de mümkün olduğuna ihtimal veren pek kimse kalmamıştır. Herkes düzenin yılmaz bekçisidir.

Bu memlekette “aman hır çıkmasın” mantığıyla, koskoca partiler sırada bekleyenlere devredildi, çıt çıkmadı. Boş verin diğer her şeyi, koskoca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamının nasıl el değiştirdiğini bir hatırlayın. Sırasını bekleyen koltuğa oturdu, İstanbul sizlere ömür. Bu nizamdan bir halt çıkmaz. Çıkmıyor da zaten.

***

Sevgili Atılgan, olacak iş değil ya, turnike polisi senin sebep olduğun iklimden ürküp, “haydi sayın Pulur, süreniz doldu” dese, onun yerini alacak olan sıradaki uslu çocuk, senin hayal ettiğin şeylerin hiçbirini yapamaz. Düşün yani, hem kafa kâğıdındaki yaşı genç, hem de Hasan Pulur’un kötü bir taklidi posta kurulacak. Nasıl bir kâbus olur, tahayyül edebiliyor musun?

Turnike düzeni devam ettiği sürece bir şey değişmez sevgili Atılgan. Gelenin kendisinin gelmesi gerekiyor. Dövüşe dövüşe gelmesi gerekiyor. Evet, mevcut düzende bu işi yapmak zor ama turnikede bekleyerek hiç olmaz yani.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin