Mavi Gözler, Kahverengi Gözler
Bilinen hikâyedir ama hatırlamakta fayda var. Martin Luther King’in öldürülmesini müteakip, Amerika’da bir ilkokul öğretmeni olan Jane Elliot, sınıfını mavi gözlüler ve kahverengi gözlüler olarak ikiye böldü. İlk gün mavi gözlülerin ne kadar çalışkan, başarılı, iyi olduklarını söyleyip, onlara övgüler yağdırdı, imtiyazlar sağladı. Birkaç saat sonra mavi gözlüler, kısa süre önce arkadaşları olan kahverengi gözlüleri hor görmeye başladılar. Arkadaşlarına zarar vermek hiç de sakınılması gereken bir şey gibi görünmemeye başladı. Bayan Elliot’un deneyi bununla kalmadı. Ertesi gün, bu defa kahverengi gözlülerin aslında mavi gözlülerden daha iyi, daha vasıflı olduklarını iddia etti. Sınıfta roller kısa süre içinde değişti, zalimler mazlum, mazlumlar ise zalim oldu.
Sınıfta yaşananlar ibretliktir ama özetlemeye bile kalksam yerim yetmez. Çarpıcı olan şu ki, ilk gün kahverengi gözlülerin, ikinci gün ise mavi gözlülerin sınıftaki performansları olağanüstü seviyede düştü. Yani eğer Bayan Elliot ilk günkü tavrını sürdürseydi, dönem sonunda mavi gözlülerin notları kahverengi gözlülerin notlarından çok yüksek çıkacaktı. Yani mavi gözlülerin daha akıllı, daha zeki olduğu iddiasına delil bulunmuş olacaktı.
Hal budur. Nihayetinde ölçüp delil diye sunduğumuz şey, aslında en başta bizim yaptığımız şeydir. İsmet Özel’den ilhamla söyleyecek olursak, dipte bulduğumuz sandık, dibe dalmak için belimize bağladığımız sandıktan başkası değildir. İlk olarak bu tespiti yapalım.
Hikâyeyi bilen de çoktur ama Bayan Elliot’u benden duyan çok kişi de tanıyorum. Hemen hepsi Bayan Elliot’un deneyine bayıldılar. “Ayrımcılığın ne kadar berbat bir şey olduğu ancak bu kadar anlatılabilir.” dediler. Ama birkaç dakika sonra şu tür cümleler kurmaktan kaçınmadılar: “Bizim millet (Türkler) işte bunu, yani ayrımcılığın ne kadar beyhude olduğunu anlamıyor.”
Muhatabımın meşrebine göre, “dindarlar anlamıyor” veya “dinsizler anlamıyor” veya “Kürtler anlamıyor” dendi, yani cümlenin öznesi değişti ama kalıp değişmedi. Siz de, eğer hikâyeyi yeni öğrenmişseniz, aklınıza en azından şöyle bir şey düşmüştür: “Yahu, Amerikalılarda ne öğretmenler var, bizde neredeee…”
Hal, ayrıca, budur da… Yani, ayrımcılık esastır. Mavi gözlülerin başarısı mavi gözlü olmalarından değil, sahip oldukları veya edindikleri imtiyazlardan kaynaklandığına göre, başarıya endeksli bir kültürde ayrımcılık fayda da sağlayabilir. Mülkiye’lerden, ODTÜ’lerden, Harp Okullarından mezun olmanın imtiyaz sahibi olmaya yettiği bir kültür, çok insanlık dışı sayılmayabilir de ayrıca.
Lakin diploma veya kudret sahiplerinin de diplomalarından veya iktidarlarından kaynaklanan imtiyazın hakkını ödemesi lazım değil mi? Mavi gözlüler başarılı oluyorsa, kahverengi gözlülerin acıları ve gözyaşları pahasına oluyorlar. Yani, hiç değilse toplumun başarısızlığının faturasını kahverengi gözlülere çıkarmaktan imtina etmek gerekmez mi? Türkiye’nin kahverengi gözlülerinin notları, evet, düşük. Amerikalı kahverengi gözlülerin notları gibi. Mesele Türkiye’nin mavi gözlüleri ile âlemin mavi gözlülerinin notları arasındaki farkta.
Ülkü Tamer’den ilhamla bitireyim: Hem derslerini bilmiyorlar, hem de şişmanlar herkesten.
Cemalettin N. TAŞCI