MHP, HDP ve Akşener
Bugünlük ikinci yazı olmasında bir mahzur yok.
Yıldıray Oğur twitter hesabından aşağıdaki iki haritayı paylaşıp, “sosyologlara yaz tatili ödevi” demiş. Sosyolog değilim ama yaz tatilini rezerve etmeyi gerektirecek bir problem de görmüyorum.
Galiba biraz geri gitmek gerekiyor. Haziran’ın 15’inde bana “Erdoğan’ın oyu 48’in altında mı, üstünde mi olacak” diye sorsanız ve bir bahse zorlasaydınız, “48’in altı” seçeneğini tercih ederdim. Yani öyle olacağından emin değildim ama mecbur kalsam o seçeneği seçerdim. Ama ayın 20’sinde sorsanız, tersini… (Tersini, yani Erdoğan’ın birinci turda değilse ikinci turda kesin kazanacağı seçeneğini… Yine emin değildim ama tercihe zorlansam onu seçerdim.)
Ayın 20’sinde kafamda pek az soru işareti kalmıştı. Mesela İnce hariç bütün Cumhurbaşkanlığı adaylarının partilerinden (Erdoğan’ın da Cumhur İttifakından) daha az oy alacağından emindim. CHP için 20-21 civarında oy bekliyordum —tahminimden çok aldı. HDP’yi 12-12,5 bekliyordum, makul. MHP’nin, hele ki Bahçeli ortalarda neredeyse hiç boy göstermemişken bu kadar oy alması sürpriz olarak niteleniyor. Benim beklediğimden daha düşük aldı. 14-15 puana şaşırmayacaktım.
Bilmediğim ve seçim neticesini tayin edecek olan şey, İyi Parti’nin ve Akşener’in alacağı oy idi. 10 da mümkün görünüyordu, 20 de… 10 alırsa Erdoğan ilk turda seçilecek ve Cumhur İttifakı parlamentoda çoğunluğu sağlayacak, 20 alırsa Erdoğan seçilemeyecek ve muhalefet çoğunluğu alacak idi…
Yukarıdaki haritalarla bağlantısı ne bu dediklerimin?
Daha önce defalarca dediğim gibi, İyi Parti ve Akşener, İnce sahneye çıkmadan önce, MHP’nin şehirlileri ile CHP’nin kasabalılarının oylarını derlemişti. İnce, Akşener’e giden CHP kökenli oyları geri aldı ama İyi Parti’ye gidenlerin çoğu orada kaldı. Esas mesele şu ki, MHP’nin 1999’dan sonra kazanmış olduğu oyların büyük bölümü İyi Parti’ye gitmişti. Yani yukarıdaki MHP haritasında kayıp olarak görünen bölgedeki oylar… Seçimin neticesini, Akşener’in Erdoğan’dan, İyi Parti’nin AKP’den devşirebileceği oylar belirleyecekti. Böyle bir kayma neredeyse hiç olmadı.
Peki, MHP’nin kazançları? Onlar AKP’nin kayıplarının bir bölümü… CHP ve MHP’den İyi Parti’ye, Akşener ve Demirtaş’tan İnce’ye oy kayarken, bir yandan da AKP’den MHP’ye oy kaydı. Ben bu kaymanın daha yüksek olacağını bekliyordum —en azından, daha çok olsa şaşırmayacaktım.
Dolayısıyla yukarıdaki iki haritanın birbiriyle çok alakası yok.
HDP’nin kayıpları, zaten çok yüksek oy aldığı bölgelerden ve çok yüksek oy almışsanız, kaybı da orada yaşarsınız tabii olarak. Kaldı ki bahse konu olan bölgede sandık taşıma dâhil, muhtelif biçimlerde “devlet müdahalesi” oldu. Açıklamaya muhtaç olan, bölge dışında neredeyse her yerde HDP’nin oylarını artırmış olması. Bunun da, büyük ölçüde, 1,5 milyona vardığı söylenen yeni seçmenin içinde HDP’ye verilen oyların çok yüksek olmasıyla gerçekleştiğini tahmin ediyorum.
Yani?
Yukarıdaki iki harita, benim tahminlerimi doğruluyor.
Sayısız değerlendirme ve tahmin hatam oldu bu süreçte. Farkında olduklarımı peyderpey paylaşacağım. Ancak ana kayma aksının AKP’den MHP’ye, MHP ve CHP’den İyi Parti’ye olacağı, yeni seçmenin içinde en yüksek oyu HDP’nin alacağı tahminlerimde yanılmadım. Bir de, galiba, İnce’nin oyu ile CHP oyu arasındaki fark hususunda… 7 puan fark bekliyordum ve İnce’nin Erdoğan’ı zorlayabilmesi için bu farkı 12-13 puan civarına çıkarması gerektiğini düşünüyordum. 8 puan fark oldu. Yetmedi.
Bahse konu olan 8 puanın, ağırlıklı olarak kadınlardan ve 35 yaş altından, yani CHP’nin oy almakta zorlandığı kesimlerden olduğunu tahmin ediyorum.
***
Buraya kadarı sosyolojik analiz. Gelelim teknik meselelere… Daha doğrusu “bir” teknik meseleye…
İnce’nin bir pop şarkı gibi, gelip geçici olacağını, buna mukabil Akşener’in daha “kalıcı” bir oyuncu olacağını düşünüyordum —ve söyledim. Ancak sandık neticeleri Akşener’i çok zorda bıraktı. Ben bunu yazana kadar Akşener’den ses çıkmamıştı. Zannımca sahneden çekilmeyi değerlendiriyordur.
Akşener’i zor durumda bırakan en az iki faktör var: (a) Demirtaş’tan bile daha düşük oy alması ve (b) partisinden üç puana yakın geride kalması. Bir yandan parti içinde “başarısız oldun, bırak” baskısı oluşmuştur veya oluşacaktır. Öte yandan, hem Bahçeli ve hem de Erdoğan için İyi Parti devasa bir avlak halini aldı. Erdoğan Bahçeli’ye mahkûm olmamak için İyi Parti’ye göz dikmiştir bile. Bahçeli ise o avlağı Erdoğan’a kaptırıp kendi anahtar pozisyonunu kaybetmemek için, İyi Parti’nin “içini” yoklamaya başlamıştır.
Mesele şu ki, Akşener’in “kırılması”, muhalefette muhtelif sıkıntılara yol açar.
Bir defa, Akşener’e ve İyi Parti’ye giden oylar, ne profil ve ne de motivasyon açısından AKP-MHP seçmenine benzemiyor. Parti her ne kadar “milliyetçilik” vurgusu ağır basan bir rota izlese de, oy verenler daha “merkez”, daha “şehirli”. Dolayısıyla “yukarıda” yapılacak operasyonlar, belirli —ve yakın vadede kolaylıkla genişleyebilir— bir kesimi sahipsiz bırakacak.
İkincisi, Akşener kırılırsa, muhalefet cephesinde CHP ve HDP yan yana ve yalnız kalacaklar. İnce’nin bugünkü açıklamasından da görüldüğü gibi, kendisi de, Kılıçdaroğlu gibi, “ama bana HDP’ye yakınsın derlerse” kompleksine duçar olmuş görünüyor. Dolayısıyla HDP’ye mesafeli olduğunu ispatlama kaygısına düşecek. Bu da Erdoğan’ın elini rahatlatacak.
Bu oyunu bozmanın en kestirme yolu, Akşener’in direnmesi. Direnebilir mi? Ciddi bir siyasi manevra kabiliyeti ve siyaset becerisi gerektiriyor. Niyetlenir ve başarırsa büyük iş yapmış olur. Aksi halde kartların yeniden karılması gerekecek.