Ordusu Hezimete Uğramış Muzaffer Komutan

Fehmi Koru, darbe teşebbüsü ile İsrail’in Kürt politikası arasında zorlama bir alaka kurmaya çalışmış (http://t24.com.tr/haber/fehmi-koru-darbe-konusunda-hep-abdye-bakiyoruz-israilin-planlarini-da-ihmal-etmemek-gerekiyor,352834). Ortada bir teşebbüs var ve İsrail’in bir politikası var. Aynı zamanda mevcut olmaları, ikisinin arasında alaka olduğu manasına gelmez.

İsrail’in bağımsız bir Kürt devleti istemesi yeni bir şey değil –ve sır da değildi. Aylardır deyip duruyorum ki, İsrail istediğini aldı. O yüzden böyle yüce gönüllü, böyle sempatik, böyle sessiz, böyle dostça… Erdoğan ve avanesi “dik durduk da ondan” demeye çalışıyorlar ama hikâyenin aslı öyle değil. Adam kapının önünde gürültü yapıyor diye sokağa çıkmışsınız, arka kapıdan evinize girmiş, kasadan paraları çalmış, siz borcunuzu ödeyemez duruma düştüğünüzden banka fabrikanıza el koymuş, sizin evden çaldığı parayla adam sizin fabrikayı bankadan satın almış, fabrikanın gelirinin bir bölümüyle sizin evden çaldığını ödemiş, davadan vazgeçmenizi sağlamış… “İşte para kasada” diye kostaklanıyorsunuz…

Tastamam benzer bir hikâye, Rusya ile yaşandı. “Aha işte düzelttik” filan deniyor ya… İş işten geçti, Rusya istediğini aldı. Aldığı bizimdi. Şimdi kötü adam olmaktan da çıktı. (Hatırlatmam gerekiyor, uçak düştüğünde “Rusya bize ne yapacak” diye kaygılanmakların ne kadar manasız olduğunu defalarca yazmıştım. Bir şey yapmasına lüzum yoktu, yapacağını zaten yapmıştı.)

***

Aylar önce, “Türkiye Suriye’ye dönecek” diye de yazdım. Sadece ikiye ayrılıp savaşsak, bir Türk-Kürt savaşı çıksa mesela, iç savaş olacak, o bile kıyamet. Ama o kadarla kalmayacağından, kimin kiminle neden savaşıyor olduğunun belli olmayacağı, iç içe geçmiş çok sayıda iç savaşın vuku bulacağı bir duruma sürükleniyor olduğumuzdan korkuyorum, hanidir söyleyip duruyorum.

İtalya Dışişleri Bakanı, geçen hafta, “Türkiye kaynaklı bir mülteci akınına hazırlıklı olmalıyız” diyerek, korkanın sadece ben olmadığımı gösterdi. Hemen ertesi gün Macaristan’dan da benzer bir mesaj geldi. Ama sinyaller sadece dışarıdan gelmiyor. İçeride de iç savaş ihtimali, giderek artan bir frekansla, beklenmedik bir serinkanlılıkla dile getirilmeye başladı.

Gördüğüm kadarıyla, içeride iç savaş lafı edip duranlar ikiye ayrılıyor. Birinci grup, darbe teşebbüsünün savuşturulmasıyla aslında iç savaşa giden bir sürecin –en azından bir süreliğine– durdurulduğunu ima ediyor. İkinci grup ise, tam aksine, darbe teşebbüsünün başarısız olması üzerine, o teşebbüsün arkasındaki güçlerin Türkiye’yi iç savaşa sürükleyebileceğini iddia ediyorlar.

Benim açımdan bakıldığında, Türkiye’nin iç savaş riski ile darbe teşebbüsü arasında bir alaka yok. İsrail’in Kürt politikasının darbe teşebbüsü ile alakası olmaması gibi… Ama Türkiye’de iç savaş riski ile İsrail’in Kürt politikası arasında –ikinci dereceden– bir akrabalık var.

Şöyle: İsrail’in dış politikası, aslında, çok sayıda aktörün üzerinde mutabık kaldığı bir proje. “İsrail’in bir projesi vardı, herkes onun üzerinde anlaştı” demiyorum. Masada bir proje vardı, tadil edildi ve İsrail’in heveslerine daha uygun bir hale geldi. (Tadil edilmesi İsrail’in gücünden kaynaklanmadı, bizim salaklığımızdan kaynaklandı. Zaten İsrail’in heveslerine daha uysun diye de tadil edilmedi, eski halini imkânsız kılmamız yüzünden tadil edildi.) O projeye göre Türkiye’nin bölünmesi gerekiyor. Türkiye bölünürken, Ankara’da Erdoğan’ın olması, bu işi Erdoğan’ın yapması isteniyor.

Neden istendiği malum, her dediğine inanan geniş bir kitle var. Erdoğan için vatanın büyük bir bölümünden cayabilecek, onu kurtarmak için birkaç milyon kişinin ölümüne gözü kapalı razı gelebilecek bir kalabalık. Eh, kendisi de, iktidarda kalmak uğruna, vatanın bir bölümü elden gitmiş, şu kadar vatandaş ölmüş, pek umursayacak gibi görünmüyor. Biz bir devlet kaybettik/kaybediyoruz, Erdoğan iktidarının ne kadar tehdit altında olduğuna bakıyor.

Dolayısıyla, önce güneyde Kürdistan kurulacak. Bu noktada değinmeden geçmek olmaz, bilhassa İngiliz ve Amerikan medyasında, Kürdistan devletinin kurulmasının çok kolay görünmediği konusunda yazılar sıklaştı. Proje sahibi İsrail ve İran’a karşı taahhüt bedelini yükseltmek için olabilir. Ama bence şöyle bir hal var: Kürdistan’ın kolay kurulamayacağını öne sürenler, genellikle, Kürtlerin aralarında anlaşamıyor olmalarını öne çıkarıyor. Gerçeklik de öyle. Ama bu hal, iddia edildiğinin aksine, bence, Kürdistan projesinin imkânsızlığını değil, biçimini vurguluyor. Farklı bölgelerinde farklı hisse yapılarının geçerli olacağı gevşek bir yapı oluşturulacak.

Neyse… Önce güneyde Kürdistan kurulacak. Sonra Türkiye Kürdistan’ının Kürdistan’a eklemlenmesi için Türkiye’ye baskılar başlayacak. Türkiye bu baskılara direnemeyecek, çünkü 7 Haziran sonrasında yaşananlar yüzünden Türkiye’nin Kürtlerinin Türkiye ile aralarındaki duygusal bağlar koptu. Zor kullanılmaya kalkarsa… Kan dökülecek ama Türkiye kaybedecek.

Bu süreçte Erdoğan, yandaşlarına, her vakit yaptığı gibi, “ben yapmadım o yaptı” diye bir hedef gösterecek. Hatta hedefler… İçeride hedefler… Ve ip kopacak. Kendilerini İslam ümmetinin ümidi olarak gören vasıfsızlar güruhu, yaşanan hezimeti yine zafer olarak adlandıracaklar. Kendi yalanlarına inanacaklar. Ordusu hezimete uğramış muzaffer başkomutanlarına kendileri gibi tapmayan herkesi hain ilan edecekler. Yani yıllardır alıştığımız, idmanını yaptıkları işleri işlemeye devam edecekler.

***

Darbe teşebbüsünün, geçen Ekim’den bu yana taşları dizilmekte olan bu sürecin bir parçası olduğunu zannetmiyorum. Ama süreci destekleyecek neticeler doğurdu. Türkiye’nin böyle bir süreçte direnmek için ihtiyaç duyduğunda, bir ordusu kalmamış olacak. Siyasetin ve ahalinin orduya, ordunun her ikisine güveni kalmadı. Ordunun içinde de çok yönlü güvensizlikler yeşeriyor. Şimdi alelusul, yangından mal kaçırır gibi yapılan düzenlemeler, orduyu teknik olarak da kötürüm bırakabilir ilaveten.

Öte yandan, ihtiyaç duyulduğunda kışkırtılacak kitleler, 15 Temmuz’dan bu yana bir hayli idman yaptılar. OHAL kapsamında, malum kitleleri iç savaş şartlarında destekleyecek devlet örgütlenmeleri de tamamlanıyor gibi görünüyor.

Türkiye’nin sosyal yapısı, herhangi bir direnç gösteremeyecek kadar tarumar oldu. Zaten komada olan devletin fişi –15 Temmuz’da ve ertesinde yaşananlarla– çekildi.

Gibi…

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin