Adam —adı mühim değil— diyor ki mealen, imalat bandının icadıyla vasıflı işgücünün değeri düşmüş. Başkalarının yapamadığı şeyleri yapabilen “becerikli” insanların işlerini herhangi bir vasfı olmayanlar da yapabilir olunca, işgücünün sermaye karşısındaki pazarlık gücü azalmış. İma o ki, bugün yaşadığımız musibetlerin pek çoğu bu sebepten kaynaklanmış. Tespitler doğru mu? Doğru. Ama adam tarihçi. Madalyonun öteki yüzünü
Aşağıdaki ifadeler sizce kime aittir? “Türkiye’de yaşayan ve Türk vatandaşı olan Musevi yurttaşlarımızın kendilerini tam anlamıyla emniyette hissetmemeleri için hiçbir sebep yoktur. Biz sapla samanı karıştırmamayı bilen büyük, tecrübeli ve asil bir milletiz. Avrupa ve Amerika’da Yahudiler endişe ve korku içine düşmüşken, Türkiye’de böyle bir durum mevzubahis değildir.“ Eğer Fatih Altaylı’nın yazısını okumadıysanız, iddia ediyorum,
Ogün Samast’ın yaptığı iş, neticeleri itibariyle, Türkiye’nin yörüngesinde bir sapmaya sebep oldu. Belki şöyle demek daha doğru olurdu, memleketin berbat yörüngesinde dönüp durmaktan kurtulma ihtimalini uzunca bir süreliğine gündemden çıkardı, hâlâ o yörüngede dönüp duruyoruz. Kendi hesabıma Dink cinayeti hakkında yazdıklarım son derece sınırlı. Sayıları herhalde iki elin parmak sayısını geçmez. Bu sınırlılığın en az
CHP Kurultayı gerçekleştirildi. Kılıçdaroğlu kaybetti. Eğer Cumartesi günü Kılıçdaroğlu kazansaydı, bugün başka bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Başka bir CHP olacaktı. Erdoğan’ın Mart seçimlerine dair “düşünmesi gereken problemler” şimdikinden başka olacaktı. Muhtelif siyasi aktörlerin önündeki fırsatlar bugünkünden daha çok, en azından daha başka olacaktı. Filan. Kılıçdaroğlu’nun kazandığı bir Kurultay sonrası Türkiye’nin haline A diyelim. Eğer Cumartesi
Netflix’te Abstract adlı bir dizi var, tasarım hakkında. İlk sezonunu izlemiştim, ikincisinin yayınlandığının farkında değildim. Yeni fark ettim. İkinci sezonun ikinci bölümünde, Neri Oxman adlı bir kadın var. Bölümün henüz başında uzmanlığını açıklamak için “birçok şeyim” demek zorunda kalıyor. Açıklamak gerçekten zor çünkü kendisiyle ilgili Wikipedia sayfasındaki ifade şöyle: Tasarım, biyoloji, bilgiişlem ve malzeme mühendisliğini
2000, hatta 2010 yılında “toplanın, gelecekten geliyorum, haberlerim var” deseydim… “29 Ekim 2023 günü Birleşik Devletler, Rusya Federasyonu, Çin başkanları, Almanya, Fransa Cumhurbaşkanları, Birleşik Krallık Kralı dâhil 188 devlet başkanı İstanbul’da ağırlanacak…” filan diye ekleseydim… “Hmm, demek ki Kraliçe nihayet ölmüş” derdiniz, yadırgamazdınız. Demem o ki, bugün Biden, Putin, Şi burada olsalardı, Zelenski, Hertzog, Sisi,
Fatih Altaylı, yaşanan trajedilerin mesulünü bulmuş, Netenyahu imiş. Her yüzyılın kasapları olurmuş, 21. Yüzyılın kasabı da Netenyahu imiş. Yani? O olmasaymış, her şey ne kadar güzel olacakmış diye düşünebiliriz. Miloseviç olmasa Bosna trajedisi, Hitler olmasa dünya savaşı filan olmayacaktı yani. Öte tarafta da, başka kimse kalmasa bir başına memleketin vicdan ihtiyacını karşılayabilecek vicdan jeneratörümüz Ümit
Nişanyan’ın YouTube’da yaptığı Pazar Söyleşileri deşifre edilip kitaplaştırılmaya başlamış. İyi olmuş. Ben şöyle anladım —daha önceden bildiklerime ilave bir şey değil ama daha önceden bildiklerimi teyit edip kristalize eden bir şey olarak. İnsanlık berbat bir istikamette yol alıyor. Hâlbuki eskiden ne güzel müzikler yapmışlar, ne katedraller inşa etmişler. Yirminci yüzyılla birlikte bir çoraklaşma ki sormayın
Erdoğan, uçaktaki müptezeller karşısında yine gürlemiş, malumunuz: “Bu şahıs, dünyanın en şerefli, en mert ordusuna dil uzatmanın cezasını hukuk önünde alacaktır.” Biliyorsunuzdur muhtemelen, bahsi geçen şahıs, Sezgin Tanrıkulu. Dünyanın en şerefli, en mert ordusunun, terörle mücadele kisvesi içinde işlediği işlerin bir bölümünü dile getirdiği için bu şiddete hedef oluyor. Ben Erdoğan’ın yanındayım, dünyanın en şerefli,
Dün yazdıklarımı yazmayı daha önce düşünmüştüm ama elim klavyeye gitmemişti. Neden gitmemişti? Mevzu hakkında yeterince yazıp çizdiğimi düşünüyorum, voleybol misali üzerinden söyleyeceğim her şey tekrar olacaktı. Öncesinde yazmayı düşünmemi tetikleyen neydi? T24’te Şükran Pakkan’ın yazdığı bir yazı. Bence yazıyı okumalısınız, hanımefendi eğlenceli —İzmirli— bir üslupla yazıyor, kafası berrak. Hatta bu yazının devamını okumadan okursanız daha