Proce
Ben de elbette biliyorum, proje j harfiyle yazılır. Proce ise başka bir şey, arif olan anlamıştır. Sadece Erdoğan’ın gündeme sokuşturduğu malum şeyi kastetmiyorum, siyaset galerisinde sergilenen proje formatındaki her şey, olsa olsa proce olarak adlandırılabilir.
Erdoğan’ın procesinin muhtevasını tartışabiliriz. İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaparken —şehrin aşırı büyümesi yüzünden— vize lafları eden bir adamın, Başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra neden bir türlü İstanbul Belediye Başkanlığından kurtulamadığından filan başlanabilir hatta. Neden her şeyi İstanbul odaklı düşündüğünden, neden İstanbul’u daha da büyütecek rant procelerine bu kadar hevesli olduğundan, filan. Belki de tartışırız.
Veya telif haklarını konuşabiliriz. Hangi proceyi gündeme ilk kimin getirdiğini, mesela. Yakışır. Düştüğü hali bir türlü içine sindiremeyen imparatorluk bakiyesi bir milletiz. Hak ettiğimizi zannettiğimiz yeri yeniden edinmek için sihirli bir değneğe ihtiyacımız olduğunu, bir dokunuştan gayrı hiçbir noksanımız olmadığını bize öğretip duran bir maarif sisteminin mamulleriyiz. Biri çıkacak, kimsenin akıl etmediği bir şeyi akıl ediverecek, her şey yoluna girecek. Eh, bu ruh durumunda, birilerinin çıkıp telif hakları yarıştırmasında anlaşılmaz bir şey yok.
***
Ama bence daha mühim bir mesele var. Siyasetin duygular üzerinden değil de akıl üzerinden yürütülmesi gerektiği söylenip duruluyor. Ne demekse… İçinde duygular olmayan bir akıl nasıl oluyorsa…
Daha önce değinmiş olmalıyım, Damasio’nun “Descartes’in Yanılgısı” adlı bir kitabı var. Akıl ve duygu ayrımının neden ve nasıl bir yanılgı olduğunu anlatır. Kendisinin de belirttiği gibi, kitabın adının aslında “Platon’un Yanılgısı” olması icap eder. Çünkü bu zırva ayrımı insanlığın aklına düşüren ilk kişi, bildiğimiz kadarıyla, Platon’dur. Platon’un torunları, aslında neyi müdafaa ettiklerini bilmeden, durmadan aynı teraneyi tekrarlayıp duruyorlar.
Nasıl olacak akıl üzerinden siyaset? Elbette hürriyet, adalet filan gibi muğlâk kavramlar yerine, Platonik aklın kadastro geçirebileceği bir kavram haritasında gezinilmesi gerekecek. Yani herkes procelerini açıklayacak. Ahali de bu procelere göre rey verecek.
Yani mesela siz laikliğin tehdit altında olduğundan endişe duyuyor da olsanız, bakacaksınız Erdoğan’ın procesine… Yapılabilir mi? Yapılırsa sizin için, İstanbul için, memleket için iyi olur mu? Eğer öyleyse, vereceksiniz oyunuzu AKP’ye.
Veya mesela siz, birilerinin laiklik kalkanının arkasına sığınıp kendi kifayetsizliğini gizlediğini, hiç hak etmedikleri itibarı talep ettiklerini, sizi ve değerlerinizi aşağıladıklarını, sizin de hisselerine onlar kadar sahip olduğunuz devlet kurumlarını size karşı kullandıklarını, cezalandırılmaları, en azından durdurulmaları gerektiğini hissediyor olabilirsiniz. Beyzadelere göre bunlar siyasetin mevzuu olmamalı. Bakın siz proceye. İçinize sinmedi mi? Mesela finansmanı konusunda tereddütleriniz mi var? AKP size göre değil. Başka kapıya.
***
Bu proce şarlatanlığını siyasete, aha işte bu “siyasete duyguları karıştırmamak lazım, seçimi akıl vasıtasıyla yapmalı” diyenler soktu. Dolayısıyla mesele şu veya bu procenin uygunluğu veya uygunsuzluğu değil. Başımızı derde sokan şey, siyasetin proceler üzerinden yürütülmesi gerektiği kanaatinin ta kendisi.
Aslında, elbette kimse reyini procelere bakıp vermiyor. Seksenlerin ortalarından beri size mütemadiyen “proce de proce” diyenlerin hiçbiri, herhangi bir proce için tercihini değiştirmiş değil. Ama memleketin halinin, sizin de onlar gibi davranıp proceleri iplememenizden kaynaklandığı kanaatini yayıp duruyorlar.
Yetti gayrı.
Cemalettin N. TAŞCI