Etiket: 31 Mart

Güç Gösterisi

Kendilerini Allah’ın muradının yeryüzünde gerçekleşmesinin vesilesi olarak gören zevzekler sürüsünün yapıp ettiklerine şaşırmanın manası yok —onların muradı Allah’ın muradı ve dolayısıyla onların muradına direnen herkese her şeyi yapmaları meşru. Beni şaşırtan şey, işbu haddini şaşırmış vasıfsızlar sürüsünün yapıp ettiklerine mana yakıştırmaya, o yapılıp edilenlerin arkasında sebep aramaya harcanan mesai. Şimdi, tam da şimdi, Erdoğan’ın Süleyman’ı

İki Mesele

31 Mart öncesinde bir Türkiye’de yaşıyorduk. Toplumun önemli bir bölümü, (a) öngörülemez bir ülkede yaşıyor olduğumuz, (b) şartları değiştirmek için ellerinde uygun enstrüman olmadığı ve (c) yaşanan şartların toplumun ana gövdesi için zaten istenen şartlar olduğu kanaatlerine sahip idi. Bir başka geniş kesim ise (a) işlerin sarpa sardığı çünkü uluslararası bir taarruz altında olduğumuz, (b)

Antifragile

Daha önce yazmıştım, bence (a) 31 Mart’a kadar bir İmamoğlu, (b) 31 Mart gecesi bir İmamoğlu ve (c) 31 Mart sonrası bir İmamoğlu var. Dün gece buna, bir de, (d) 6 Mayıs gecesi bir İmamoğlu eklendi. 31 Mart gecesindeki performans müthişti. Dün geceki ise büyüleyici. Çok uzun süredir Türkiye’de bu kadar etkileyici bir siyasi performans

At ve Kale

Ankara’da AKP-MHP bloku 2014’te mahalli seçimlerde 52,6, 2018’te genel seçimde ise ise 53,5 oy almıştı. İstanbul’da ise bu oranlar sırasıyla 52,0 ve 51,0 idi. Evet, Kürt oyları İstanbul’a kıyasla Ankara’da çok düşük olduğundan, CHP ve İyi Parti oylarının toplamı da İstanbul’da Ankara’ya kıyasla daha düşüktü. Elinizde sadece bu veriler olsa ve Kürtlerin de CHP adaylarını

Tribünlerde Neler Oluyor?

Seçim bitti. Sayısız rakam ve isme maruz kaldık. Sayın ki bir futbol haftası geride kaldı, skorlar, golcüler, kart görenler ve saire konuşulup durdu. Konuşup duruyoruz. Ama bir de taraftarlar var. Kimisi boynu bükük, bayrakları ellerinde, sükût içinde, kimisi ise bağırmaktan sesi kısılmış bir halde, bayraklarını coşkuyla sallayarak evlerinin yolunu tutmuş olan taraftarlar. Ama bir üçüncü

Nisan’dan Sonra

Seçimlerden önce yerli araştırma şirketlerinin araştırmalarının yanı sıra yabancı kuruluşların, genellikle de iktisadi kuruluşların yaptırdığı araştırmalar dolaşıma girerdi. “Dolaşıma girmek” dedimse, öyle medyada filan görünmek manasına değil. Araştırmaların hedef kitlesinde olanlar, ilgilenebilecek ve değerlendirebilecek olanlarla paylaşırlardı. Birkaç seçimdir bu tür araştırmalar bana ulaşmıyor. Araştırma yaptırılmadığını zannetmiyorum. Ya daha dar bir kesimle paylaşıyorlar veya paylaşılan kesimlerle

31 Mart’ta Dünya Derbisi

Diyelim mahallenin delikanlıları olarak her hafta toplanıp, halı sahada futbol oynuyorsunuz. İyi de oynuyorsunuz. Herkesin takımında görmek istediği birkaç kişiden birisiniz. Maç sırasında işler yolunda gitmeyince, sahip olduğunuz manevi otoriteye yaslanarak, sağa sola direktifler yolluyorsunuz —“o kadar geri yaslanma, sen de yanındakine pas ver” filan türünden. Kendinizi futbol âlimi olarak görmek için lazım şartların hepsi

Politikanın Geleceği, Geleceğin Politikası

Dinçer Demirkent geçen gün Gazete Duvar’da “Yazıda açıklamaya çalışacağım iddiayı başta söyleyeyim” diyerek söylemiş: “Yüz yıl dönümünde Türkiye’nin kurucu çelişkilerine ilişkin bir tartışmayı başlatmak ve bunu ülkenin geleceğine ilişkin kurucu bir perspektif ile yapmak, mevcut siyasal ve anayasal boşluk üzerinde gerçek bir siyasal hat oluşturmanın koşuludur. Bugünün siyasetsiz, tartışmasız, Erdoğan’ın belirlediği gündemler içinde salınan, özneleşemeyen

Beka

Her birimiz, her an, sayısız tehdide maruz kalıyoruz. Yabancı organizmalar muhtelif yollarla vücudumuza giriyor. Dertleri bizi öldürmek filan değil —zaten bizim hakkımızda bir fikirleri bile yok. Kendi hayatta kalma mücadelelerini veriyorlar. Ama bizim sağlığımız için tehdit oluşturuyorlar. Durmaksızın tekrarlanan olağan süreçlerde —mesela hücre kopyalamaların birçoğunda— hatalı işlem gerçekleşiyor. İlerlerse kansere yol açabilecek bir süreç başlıyor.