Gençler hatırlamaz ama Beşiktaş’ın uzunca bir dönem boyunca Gordon Milne adında bir İngiliz teknik adamı oldu. Başkan Seba ile iyi bir eküri idiler, sanki birbirleri için —ve ikisi birlikte Beşiktaş için— yaratılmış gibiydiler. İstatistikleri harikaydı ama benim zatıâlileriyle yıldızım pek barışık değildi. Bana öyle görünüyordu ki, kafasında makine gibi çalışacak bir takım var. Bütün mesaisini,
Tekrar olacak ama… Nietzsche Deccal’de “bir yanağına vururlarsa öbürünü uzat” telkini üzerinden Hıristiyanlığa yüklenir. Okurken öyle zannedersiniz ki, sahiden de “ben Hıristiyan’ım” diyenler bir yanaklarına vurulduğunda öbürünü uzatmışlar ve bu sünepelik yüzünden de… Öyle şeyler olmadı. İnsanlar “ben Hıristiyan’ım” demeyi sürdürdüler. Pazar ayinlerinde, huşu ve saygı içinde “bir yanağına vururlarsa öbürünü uzat” telkinlerini dinlediler. Bu
Geçen gün dedim ki mealen, “Biz genellikle heuristiclerle karar veririz ama Aydınlanma aklı bize hesap yapmayı emreder. Yaşlanıyorum herhalde. Eski defterleri karıştırmaya başladım. Turing Testinden söz etmemişim burada, heuristiclerden söz etmemişim ve… Meğer bricoleur kavramından da söz etmemişim —hepsi de bir vakitler favori kavramlarımdı. Devam etmeden hatırlatayım, beni ilgilendiren şey kişi veya toplulukların niyetleri değil, metotları