Etiket: Britanya

Devlet ve Tekalifi Milliye

Ümit Kıvanç, Britanya Tıp Birliğinin bir genelgeyle triyaj yetkisini hekimlere devretmesi üzerinden, medeniyetimizin iflasını ilan etmiş. Suçluyu da teşhis etmiş —zaten o suçlu hep elinin altında, araması gerekmiyor. Önce… Solunum cihazı yetersizliği sebebiyle triyaj ihtiyacının hâsıl olması, evet, Kıvanç’ın öfkesini, hatta daha fazlasını haklı çıkaracak kadar büyük bir basiretsizlik. Hele ki benzer bir şeyin Türkiye’de

Susturabilmek

Birinci Düzlem: Bilgi Düzlemi. Araştırmaya göre, Britanya’da göçmenlerin ikinci nesli, ayrımcılıktan —ebeveynlerine kıyasla— daha çok şikâyetçiymiş. Yani adam Polonya’dan Britanya’ya göçmüş. Neler yaşadıysa yaşamış. Tutunmuş. Çoluk çocuk sahibi olmuş. Çocuklarını yetiştirmiş. Şimdi o çocuklar, maruz kaldıkları ayrımcılığa itiraz ediyorlar. İlk anda ne geliyor akla? Britanya’da göçmenlere, yabancılara tolerans azalmış. Dünya pek fena ve daha da

Yüzde On

Dün demeye çalıştım ki, esas olan kimin, kiminle, nasıl etkileşim içinde olduğu, bu bağlantıların hangi muhteva üzerinden kurulduğu değil. Önceki gün Hasan Cemal, T24’te, Thatcher’la bir hatırasını anlattı. Çiller’in Yeniköy’deki yalısında Thatcher’a “Madam Thatcher, bu sözleriniz bana fazla milliyetçi geldi” demiş. O da “Genç adam, şunu iyi bil, milliyetçilik bu çağın gerçeğidir” diye cevap vermiş.

Şehirliler ve Gençler Yenildi

Britanya seçimleri bitti. Seçim neticelerinin Britanya’yı nereye doğru götüreceğini konuşmak için erken. Brexit’in gerçekleşeceğini öngörebiliriz ama o bile zannedildiği —Johnson’un seçmenlere vadettiği— kadar kolay olmayacak. Kaldı ki, tamamen spekülatif olarak diyebilirim ki, paralel olarak gelişen İskoç ayrılıkçılığı, Brexit’ten önce bile gerçekleşebilir. Meselemiz Britanya’nın nereye gideceği değil yani, bu seçimlerin özelde Britanya, genelde dünya hakkında bize

Türkiye Laboratuvar mı?

Britanya’da tuhaf bir seçime gidiliyor. Hatırlayacağınız gibi, Boris Johnson’un Brexit planını hayata geçirememesi yüzünden sistemin kilitlenmesi, bir erken seçimi zaruri hale getirmişti. Britanyalılar 12 Aralık’ta seçime gidecekler. Ama… Mesela BBC’nin sitesine girince, Prens Andrew’in cinsel istismar meselesi ve Londra Köprüsü saldırısı gibi hususların arasından seçime dair bir şeyler bulmak için umutsuzca aranmanız gerekiyor. Kazara partilerin

Dünya Nereye Gidiyor?

ABD’de Trump, Britanya’da Johnson. Dünya nereye gidiyor? Hep birlikte nereye gidiyoruz? Yeni bir Hitler-Mussolini dönemi mi? Korkmalı mıyız? Endişelenmeli miyiz? Telaşlanmalı mıyız? Kendi hesabıma Trump’ı değil, Trump’a oy verip Beyaz Saray’a taşıyanları önemsiyor olduğumu biliyorsunuz. Johnson vakasında benzer bir durum da yok —onu Britanyalılar değil, çoğu benden bile yaşlı Muhafazakâr Parti delegeleri seçti, musallat etti

Şu Dağın Ardında Bir Dağ Daha Var

Göcek koylarında bir balıkçı motorundan etrafa baktığınızda dümdüz —genellikle kıpırtısız— bir deniz görüyorsunuz. Başınızı biraz kaldırdığınızda ise, hemen az ileride yemyeşil bir tepe. O tepenin ardından kendisini gösteren bir başka tepe. Onun ardında, daha uzakta, daha açık renkli bir tepe. Onun da ardında, daha açık renkte… Öyle gidiyor. Tecrübe eden biliyordur, etkileyici bir manzaradır. Giderek

Theresa May

May gidiyor. Bütün Britanyalıların aynı gemide olduğunu, her icap ettiğinde, tam da bu kelimelerle olmasa da söyleyerek orada durmuştu. Gerçi “koskoca holding patronusunuz, alsanıza elli kişi daha yanınıza” demek aklına gelmemişti. Ki böyle bir laf, zaten, aklı andıran herhangi bir şeye gelmez. Bunu laf diye orta yere servis edebilmek için, ne bileyim, ya budala olmak

Britanya’nın Halleri

Avrupa hakkında beni uzun süre idare edecek kanaatlerim daha yetmişlerin sonunda netleşmişti. Gidip gördüğüm yoktu ama “dünyanın merkezi batıya doğru seyahat etme itiyadında” filan gibi sloganların cilt kapağının içinde muhtelif aktüel malumat bir araya getirildiğinde, Avrupa’yı ciddiye almamak, Avrupa hakkında mesai harcamamak için kâfi sebep hâsıl oluyordu. O muhtelif aktüel malumat hususunda da hiç kıtlık

Fransa

Şimdi mesela, Foucault ancak Fransa’dan çıkabilirdi. Tıpkı Braudel’in de ancak Fransa’dan çıkabileceği gibi… Ve —bana kalırsa— “Foucault’un ancak Fransa’dan çıkabileceği” tespiti, çok Foucaultcu bir tespit. Ama Foucault bu tespiti işitseydi, muhtemelen itiraz ederdi. Neden itiraz ederdi? Tam olarak ifade edebilecek miyim derdimi bilmem ama… Modernliğin, modernliği imal edenlerin “ortak özellikleri”ne ziyadesiyle odaklanmıştı, aralarındaki farklara ise