Christakis pandemiyi konu ettiği son kitabında (Apollo’s Arrow), kamuoyunda bilimin değersizleştirilmesinin ve elit karşıtlığının yaygınlaştığından şikâyet ediyor. Kamuoyu araştırmalarından derlenmiş verilerle bu tespitini destekliyor. Bunlardan söz ediyor çünkü pandeminin bu durumu kalıcı bir biçimde ve olumlu yönde değiştireceğini ümit ediyor. Bence hayal görüyor. Çünkü… Bilimi önemsizleştirdiğini, uzmanlığa saygı göstermediğini, elit karşıtlığı yaptığını tespit ettiği aynı
Deniz —kızımın annesi— bir Yönetim Kongresine kurumsallaşma hakkında aykırı bir perspektif getiren, “Napolyon Orduları Kurumsallaşabilir miydi” adlı bir bildiriyle katılmıştı. Camiada kurumsallaşma kavramı baskın bir moda halini almıştı ve kendisi de göreceği reaksiyonu merak ediyordu. Döndüğünde gülerek anlatmıştı, bir tek ciddi itiraz gelmiş salondan. Bir profesör, “vay nasıl olur da Atatürk orduları varken Napolyon orduları
Komplekslik ve emergence hakkında bir okuma listesi önerebilir durumda mıyım? Zannetmiyorum. Birkaç sebeple zannetmiyorum ama o sebeplere —ve arkasından derme çatma bir okuma listesine— geçmeden önce, mevzuu kendi takip edebildiğim biçimiyle özetleyeyim. Bildiğim kadarıyla 1950’lerde Bertalanffy liderliğinde bir ekibe bir bilim ısmarlandı. Bu çabanın neticesinde Genel Sistem Teorisi denen disiplin doğdu. Paralel olarak, başka bir
“Çok ve hızlı zenginleştik” deyip duruyorum ve yoksulları işaret ederek bana kızanlar var. Kafama göre konuşmuyorum hâlbuki… Dolar bazında dünyanın veya lira bazında Türkiye’nin serencamı beni teyit ediyor, sayılara yaslanarak konuşuyorum. Ama bir yandan, zenginleşmenin parasal verilerle gösterimini eksik buluyordum. Güven’i yıllardır, ortalama bir Türk ailesinin aylık harcamalarının kompozisyonunun nasıl değiştiğini nasıl bulabilirim diye sıkıştırıyordum.
Neo-Darwincilerle —ki kendimi de onlardan sayıyorum bir bakıma— anlaşamadığım bir husus var. Nasıl ifade edeceğimi de pek bilemiyorum. Christakis Blueprint kitabında, insanların eş seçmelerinin biyolojisi üzerinde uzun uzun oyalanmış. Okurken, belki de derdimi ifade etmenin bir yolunu bulmuşum gibi geldi. İşin içinde bir yığın asimetri var, kadınların kokuyu bir kılavuz olarak kullanmalarına karşı erkeklerin görünüşü
Daha ilk gençliğimde, şu birey olma hikâyesine kafam basmamıştı. O vakitler birey olmak matah bir şeydi. Şimdilerde işbirliğine yatkın olmak daha matah görünüyor galiba. Genellikle bireycilik ile işbirlikçilik (cooperation) de ayrık setler olarak ele alınıyor. Bence meseleleri tarif etmekten uzak kavramlar bunlar. Şehirliler deyip durduklarım mesela, daha mı birey? Veya işbirliğine daha mı yatkın? Kasabalılar?
Ege Cansen Christakis’e gönderme yaparak, “dünya iyiye gider, çünkü iyi olarak tasarlanmıştır” demiş. Christakis’in böyle bir şey dediğini bilmiyordum, öğrendim, memnun oldum. Benim bakış açıma göre de dünya giderek daha iyi oldu ve bundan böyle de her nesilde daha da iyi olması galip ihtimal. Ve benim bakış açıma göre de bu gidişat, dünyanın tasarımının beklendik