Etiket: Düzen

Aşı, İklim, Bilim ve Piyasa

Ayşe Çavdar doğurgan olabilecek bir mevzu açmış. Dünkü videonun altına da harika eleştiriler gelmiş. Hepsini harmanlayabileceğimiz bir düğüm noktası var gibi görünüyor bana. Diğer her mevzua tatbik edebiliriz —ve bir bölümüne tatbik etmeye çalışacağım— ama aşı karşıtlığı üzerinden derdimi ifade edeyim. Anlaşılan o ki, Çavdar aşı karşıtı değil. Yani? Aşı olunması gerektiğini “biliyor”. Sizin de

Bir Başka Türlü Bereketsizlik

Memleketin gazetecilerinin önemli bir bölümü, malumunuz, son on yılda işsiz kaldılar. Nispeten gazeteyi andırır şeyleri çıkaran insanlardan söz ediyorum. Onların en seçkinleri arasında yer alan bir grup, bir süredir, İstanbul’da haftalık bir gazete çıkarıyorlar, Oksijen adıyla. Gazeteyi ele aldığımda, yıllarca maruz kaldığım ama uzunca bir süredir mahrum kaldığım lezzeti hatırladım. Nasıl bir lezzet? Gazetede yazan

İnsan Severlik, Düzen Severlik

Kavel Alpaslan Tanrı Olmak Zor adlı bir romandan söz etmiş. Romanı okumadım, okumayı da düşünmüyorum —okumayı neden düşünmediğim de, herhalde, az sonra diyeceklerimden sonra cevaplanmış olacaktır. Alpaslan’ın alıntıları ve dedikleri üzerinden gideceğim. “Mesela, sınıfların, sınırların ve sömürünün olmadığı; emek ve bilginin hayatın biricik anlamı olduğu komünist bir geleceği hayal edelim” diye başlıyoruz. Diyebilirim ki, insan

Günahkâr Olma Hürriyeti

Fisher’in dün sözünü ettiğim yazısını kıymetli kılan esas özelliğini ihmal etmeyelim. Ahlakçı sol dediği şey hakkında çok sayıda ve hepsi de son derece güçlü ifadeler var Fisher’in yazısında ama “rastgele birini seçelim hepsinin yerini tutsun” desek, “ahlakçı sol, insanlara kendilerini kötü hissettirmede uzman … ve birilerinin başlarını suçluluk ve kendinden nefret etme hissiyle eğmeden mutlu

Boyun Eğme, Eğdirme

Kendilerine solcu diyenlerin sol derken nasıl bir şeyden söz ettiklerini tarif etmeye çalışıyordum. Onların yapıp ettiklerinin benim zihnimde oluşturduğu failin bir robot resmini çıkarmaya yani. Gazete Duvar’da Mücahit Bilici’nin “Sol nedir, sağ nedir?” başlıklı bir yazısını görünce duyduğum hevesi tahmin edebilirsiniz yani. Ama o heves çok kısa sürdü. Muhayyel bir dünyanın solu ve sağı üzerine,

Uzun Bir Gezinti

Biri bir video paylaşmış, Çin’den… Paylaşılan videonun kendisi daha çeşitli bir şey ama yüklemeyi beceremedim. Az çok şöyle bir şeydi. Sizinle paylaşmaya çalıştım ama başından sonuna izlemedim, izleyemedim. Zıplaya zıplaya baktığım karelerin hemen hepsi, midemi bulandırdı. Bir başkası videonun altına, “vay be ne disiplin, bu sayede pandeminin hakkından geliyorlar işte” diye yazmasa, aşağıda diyeceklerimi bambaşka

Valla Biz Yapmadık, Bilim Yaptı

Süleyman Viyana’ya doğru yola çıktığında, 1529 yılında, dönemin kaynaklarından edinilen intibaa göre, Avrupa’da Viyana’nın direnebileceğine, düşmeyebileceğine inanan var idiyse, pek sesini çıkaramamıştı. Viyana düşecek, sonrasında bir başka muhkem mevki olmadığından, Osmanlı atlıları Atlas Okyanusuna kolayca ulaşacaklardı. Korku ve çaresizlik içinde kaderlerinin tecellisini bekleyen o Avrupalıların torunları —kelimenin gerçek manasında torunları, yani çocuklarının çocukları— yetmiş yıl

CeHaPe Mesaisi

Hayat karmaşık (complex). Karmaşık olması anlaşılmasını imkânsızlaştırmıyor, anlamak için mercek değiştirmeyi gerektiriyor, hepsi o. Karmaşık derken ne demek istiyorum? Mesela çok faktörlü, çok aktörlü, aktörler arasındaki ilişkilerin çizgisel olmayıp bir ağ halinde örgütlendiği, yukarıdan bir tasarıya göre biçimlenmemiş de aşağıdan —aktörler arasındaki ilişkilerden— zuhur eden bir örgütlenmeye sahip olmuş, dolayısıyla durmaksızın yeni —bilinmedik— örgütlülükler potansiyeli

Ahali ve Düşmanları

Bu pandemi geçip gidecek ama ağır hasar verecek. Bir açıdan bakınca başımıza daha önce benzeri gelmemiş, orijinal bir dert değil. Savaşlar da öyle şeyler değiller. Mesela bir uzaylı istilasına maruz kalsaydık, “aha bu orijinal bir şey” diyebilirdik ama maruz kaldığımız şey, insan türünün belalar ansiklopedisinde yeni bir başlık açmayı gerektiren bir şey değil. Ve fakat

Doğmasak Hastalanmayacaktık

Çağımızda âlem hakkındaki yaygın kanaati özetlemeye çalışayım. Dünya, uçsuz bucaksız bir kâinatın ücra bir köşesinde mavi bir cennet. Cömert, müşfik, misafirperver, ahenkli bir yuva. Ve o cömert dünyanın bahşettiklerini adil bir biçimde üleşmeyi bir türlü beceremeyen, o ahenkli yuvanın ahengini bozan insanlar… Özetlediğim bu kanaat iki devasa yanlışı ihtiva ediyor içinde. Dünya öyle herkese istediğini