Etiket: Emergence

Belirsizliği N’apmalı?

Pınar Öğünç Gazete Duvar’da belirsizlik üzerine yazmaya karar vermiş. Bence iyi yapmış. Öğünç’ün meseleyi ortaya koyarken kullandığı kiplerden ve kelimelerden hissediyoruz ki, belirsizlik denen şeyden pek hoşlanmıyor. Bizim de hoşlanmadığımızı, kimsenin hoşlanmadığını varsayıyor olabilir, bilemedim. Daha çok, “bakın belirsizlikten siz de hoşlanmıyorsunuz ama belirsizlik sizin bildiğinizden de fena” der gibi geldi bana. Belirsizlik, bence de,

Komplekslik ve Emergence Kitapları

Komplekslik ve emergence hakkında bir okuma listesi önerebilir durumda mıyım? Zannetmiyorum. Birkaç sebeple zannetmiyorum ama o sebeplere —ve arkasından derme çatma bir okuma listesine— geçmeden önce, mevzuu kendi takip edebildiğim biçimiyle özetleyeyim. Bildiğim kadarıyla 1950’lerde Bertalanffy liderliğinde bir ekibe bir bilim ısmarlandı. Bu çabanın neticesinde Genel Sistem Teorisi denen disiplin doğdu. Paralel olarak, başka bir

Yolun Başındayız

Bir ay kadar önce, virüs sonrası hakkında genel ve derli toplu bir değerlendirme yapayım diye klavyenin başına oturdum. Çok uzadı. “Bunu blogda yayınlayamam, kitap yapmaya çalışayım” dedim. Ağır ağır ilerliyor ama bir hale yola girer mi, emin değilim. Başlangıç noktam şöyle bir şeydi: Bu pandemi, bir yanıyla son derece sıradan bir şey —teslim edersiniz ki,

CeHaPe Mesaisi

Hayat karmaşık (complex). Karmaşık olması anlaşılmasını imkânsızlaştırmıyor, anlamak için mercek değiştirmeyi gerektiriyor, hepsi o. Karmaşık derken ne demek istiyorum? Mesela çok faktörlü, çok aktörlü, aktörler arasındaki ilişkilerin çizgisel olmayıp bir ağ halinde örgütlendiği, yukarıdan bir tasarıya göre biçimlenmemiş de aşağıdan —aktörler arasındaki ilişkilerden— zuhur eden bir örgütlenmeye sahip olmuş, dolayısıyla durmaksızın yeni —bilinmedik— örgütlülükler potansiyeli

“Lüzum” Üzerine

Memleketi yönetmek, ihale dağıtmak, vatandaşın işini çözmek, dünyanın dört bir yanında çıngar çıkartmak filan gibi faaliyetlerden uzak tutuldukları çağlarda, dindar Müslümanların vakitleri boldu —zannetmeyin ki işbu faaliyetler sahipsizdi, elbette hepsi bihakkın yerine getiriliyordu ve fakat kendilerine laik diyen birileri bu meşakkatli işlere koşulmuştu. Dindar Müslümanlar o bol vakitlerinde, muhtelif meseleleri mesele ederlerdi. Mesela Allah’ın âlemi

Bir Ütopya

Uzun süredir biliyoruz, sadece gelir dağılımı bozulmakla kalmıyor, gelir dağılımı bozukluğunun karakteri bozuluyor. Biz gençken toplumları, gelirden aldıkları paya göre yüzde yirmilik dilimler halinde böldüğümüzde anlamlı bir fotoğraf elde edebiliyorduk. Şimdi? Bahadır Özgür toplumu yüzde beşlik dilimlere böldüğünde bulduğu neticenin benzerini, bence yüzde birlik dilimlere bölse yine bulacak. Belki binde birlik dilimlere bölse… Yine. Çok

Hakikate Dair

Başlamadan… Herkese mutlu bayramlar. Ve yine başlamadan… Dün hakikat deyip durdum, bugün de öyle diyeceğim. Ama hakikat (truth) ile gerçeklik (reality) arasında anlamlı bir fark var ve sözünü ediyor olduğumuz şeyin gerçeklik olduğunu düşünüyorum. Nedense hakikat tercih edildi, içime sinmese de ben de uyuyorum. Ben dünkü yazıyı yazıp yolladıktan hemen sonra Karar’da Yıldıray Oğur, Çernobil’den

Postal

Meselenin basit arızalardan ibaret olmayıp protokollerin çökmesinden kaynaklandığını anladığımızda, anlayanlarımızın biri —veya bir kaçı bir araya gelerek— problemlerimizi çözebilecek mi? Elbette hayır. Protokollerin tanımı icabı hayır. Dünkü metafora dönecek olursak, 220 volt üzerinde mutabakat sağlanmış bir sistemde, şurada üretilen ve satın aldığınız bir cihaz 110 voltta çalışacak biçimde tasarlanmış, bu arada filanca sokağa 300 volt