ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunlarının platformunda, bir dönem, memlekette/dünyada verimliliğin yeterince önemsenmediği, kolaylıkla şimdiki seviyesinin üzerine çıkarılabileceği gündeme geldi. Hemen herkes hararetle katıldı. Eh, tartışanlar Endüstri Mühendisi olduğuna göre, Endüstri Mühendisliğinin esas mevzuu da verimlilik olduğuna göre, anlaşılmaz bir şey yok. Sonra, aynı toplulukta bir dönem, memlekette/dünyada üretimin düşük olduğu tespiti yapıldı ve yine hemen herkes
Her sabah, “bugün kendime hâkim olacağım, zıvanadan çıkmayacağım” diye kalkıyorum. Ne mümkün! İskender Aruoba T24’te kendi teşhis ettiği problemi şıp diye çözmüş. Arada da daha büyük ölçekli problemler için reçeteyi vermiş. Ulu yüce Atatürk’ün izinden gidip karma ekonomiyle… Çünkü biz henüz San Fransisco seviyesinde değilmişiz. O seviyeye gelince… Ulu yüce Atatürk’ün izinden çıkıp piyasa ekonomisini
Dün yazıyı bitirirken “Bırakın dağınık kalsın kardeşim. Dünyayı düzeltivermeye kalkmayın, onun yerine Sümerlerden daha uzun ve sağlıklı yaşadığınız, çocuklarınız manasız hastalıklar yüzünden ölüvermediği, romanlar yazıp okuyacak kadar boş zamanınız olduğu için ‘mutlu olun’.” paragrafını, son anda —yazının bütünlüğünü bozmayı göze alarak— koydum. Hınzırlıktan… Sazanların “işte aramızdaki fark bu, biz başkalarının derdiyle dertliyiz, daha iyi bir
Demirtaş yeni öyküler yazmış, biri Gazete Duvar’da yayınlandı. Yayınlanan öyküden anladığım kadarıyla, öykünün münasebetsiz bir kahramanı var. Münasebetsiz? Yani bizim ne yediğimiz ne içtiğimizle, ne tükettiğimizle ilgili “yukarı katlardan” yargıda bulunmaktan imtina etmeyen biri. Bizim görmediğimiz çöplüğü görmüş, “aydınlanmış”, hakkımızdaki bütün hakikatin künhüne varmış, bizim bilmediğimiz “bir şeyi” öğrendiğine göre “her hususta” bizi eğitme hakkını
Ertuğrul Özkök, Galata’da açılacak bir otelin lansmanından övgüyle söz etti. Ben de bir videoda mevzuu, dünyanın hallerinin bir göstergesi olarak zikrettim. Neymiş “yaratıcı sunum”? Otelin “kokusu” ile alakalı olarak kendisiyle anlaşmaya varılan şirket, Galata bölgesinin çok eskiden (herhalde insan yerleşimi yoğunlaşmadan öncesi kastediliyor) incir ağaçlarıyla kaplı olduğunu “keşfetmiş”. Dolayısıyla otelin lobisi incir kokacakmış. Ama odalar?
YouTube önüme bir İlber Ortaylı videosu getirdi. Murat Bardakçı ile yaptıkları zevzek muhabbetlerden bir kesit. Baktım, süresi iki dakika kadar. Celal Şengör de olsaydı, tahammül kapasitem iki dakikaya elvermezdi ama bu şartlarda… Hmm, katlanılabilir. Plajda İstanbul hanımefendilerinden biri bir diğerinin sandığını karıştırmış galiba. Öteki de “kerimesi olduğunuz hanımefendi görse dilhun olurdu” filan diyerek… Ah nereye
Leonard Read “I, Pencil” adlı makaleyi 1958 veya 59’da yazmış. Ben 90ların sonlarında okudum. Okuduğumda ilk hissettiğim şey, “ulan bundan bu kadar zamandır nasıl haberim olmadı” oldu. Daha önce haberim olsaydı, birçok şeyi daha kolayca ifade edebilirmişim gibi gelmişti. Makaleyi bilenler bilir, sarı, silgili Faber kurşunkalemin ağzından, kalemin nasıl imal edildiğini anlatır Read. Mesela ahşabı
Geçen gün adı mühim değil biri, piyasa konusunda söylediğim her şeyin fazla iddialı olduğunu, eğer devletler benim temenni ettiğim gibi zayıflarsa denetimsiz kalan aç kurtların hepimizi “ham” yapacağını söyledi. 2008 krizini misal verdi. Doymaz adamlar piyasada akıldışı işler işlemişler, sayısız insanı dolandırmışlardı. Sonra bütün pisliği devlet temizlemek zorunda kalmıştı. Eğer o doymaz insanları frenleyen bir
Bregman’ın Çoğu İnsan İyidir kitabı, son dönemde içimi en çok ferahlatan şey oldu. Hakkında söyleyeceğim çok şey var. Ama önce eleştirilerimi dile getireyim. Üçü küçük —bağlamı zedelemeyen— biri ise metodolojik olarak önemsediğim dört hususta itirazlarım var. Birincisi… İnsanlığın avcı-toplayıcı dönemine dair romantik güzellemeleri fazlasıyla mesnetsiz —ve lüzumsuz— buldum. Avcı-toplayıcı döneme dair duvar resimlerinde savaş sahneleri
Ayşe Çavdar doğurgan olabilecek bir mevzu açmış. Dünkü videonun altına da harika eleştiriler gelmiş. Hepsini harmanlayabileceğimiz bir düğüm noktası var gibi görünüyor bana. Diğer her mevzua tatbik edebiliriz —ve bir bölümüne tatbik etmeye çalışacağım— ama aşı karşıtlığı üzerinden derdimi ifade edeyim. Anlaşılan o ki, Çavdar aşı karşıtı değil. Yani? Aşı olunması gerektiğini “biliyor”. Sizin de