Wurst’un Cinsiyeti
Eurovision yapılmış. Yarışmayı Avusturya adına yarışan Conchita Wurst lakaplı şarkıcı kazanmış.
Şarkı nasıl bir şeydi bilmiyorum. Dinlesem de anlamam zaten. Belki şarkı kazanmıştır yarışmayı ama kadın kılığındaki şarkıcının sakallı olması, görünen o ki, şarkının çok önüne geçmiş. Görünen o ki, cinsiyet algımızla oynamak istiyor şarkıcımız. Ve bence bu işi çok iyi başarmış.
Zaten demiş ki, “cinsiyetimiz ve nereli olduğumuz üzerine konuşmak zorunda olmadığımız bir dünya hayali kuruyorum.” Hanımefendinin/beyefendinin tercihleri beni alakadar etmez. Hayalleri de… Ama bu hayalden yola çıkarak, üzerinde konuşmaya değer şeyler bulunabilir.
Bir defa, eğer cinsiyetimiz üzerine konuşmayacak olsak, Wurst bu kalabalığın içinden çıkıp haber olma şansını pek zor bulur. Dünya böyle. Hemen herkes, kendisini mümkün kılan şartları ortadan kaldırmaya gelir dünyaya.
Wurst’un hayali belki de gerçekleşir bir gün. Ama onun hayal ettiğini zannettiğim biçimde değil. Kadın ve erkek cinsiyetleri, üzerine konuşulacak başat roller olmaktan çıkabilir. Wurst’un yaptığı tercih gibi ara renkler, bulanık cinsiyetler arttığı için, yoksa kadınlık ve erkeklik ortadan kalkacağından değil. Hangi ülkeden olduğumuz önemini kaybedebilir, çünkü hangi şehirden olduğumuz onu dengeleyebilir mesela. Evrim süreçleri farklılıkları ortadan kaldırmaz, çeşitliliği artırır.
Çeşitliliğin artması da iyidir.
***
ABD’de 1970’lerin ilk yarısında, evlilik dışı ilişkiyi kesinlikle yanlış bulanların oranı ile eşcinsel ilişkiyi kesinlikle yanlış bulanların oranı eşitmiş. % 70 civarında… Zaman içinde bu iki olgu karşısındaki tutum değişmiş. Nasıl değişmiştir sizce?
Yanıldınız.
Evlilik dışı ilişkiyi yanlış bulanların oranı, neredeyse istikrarlı bir biçimde artarak, % 80’i geçmiş. Eşcinsel ilişkiyi yanlış bulanların oranı ise neredeyse istikrarlı bir biçimde düşerek, % 45’in altına kadar gerilemiş. Demek ki ne olmuş? Evlilik dışı ilişkiyi yanlış bulduğu halde eşcinsel ilişkiyi yanlış bulmayan önemli bir nüfus türemiş, kırk yıl gibi kısa süre içinde. Elimizde ABD’ye ilişkin veri var ama dünyanın tamamında —ABD’deki kadar olmasa da, oranlar ABD’deki gibi olmasa da— benzer bir eğilimin olduğuna dair işaretler de var.
Bir. Evlilik dışı ilişkiyi yanlış bulan ama eşcinsel ilişkiyi yanlış bulmayan biri sizce nasıl tanımlanabilir? Muhafazakâr biri midir mesela? Liberal biri midir? Yanlış biri midir, yoksa bizim kavramlarımızı yeniden gözden geçirmemiz mi gerekiyor?
İki. Wurst çok devrimci bir iş yapıyor gibi görünmekten hoşlanıyor olabilir ama görünen o ki, öyle devrimci filan bir iş yapmıyor. Kadın görünümlü birinin sakal bırakmasını çoktan satın almışız. Öyle görünüyor. Yeter ki evlilik dışı ilişkiye girmesin…
***
Wurst olayının Rusya’dan aldığı tepkiler ayrı bir hikâye. Evlilik dışı ilişkilere gösterilen toleransın azalmasının da ilave hikâyeleri var. Şimdilik onları ertelemem gerekiyor. Wurst’un hayaline döneceğim çünkü. Wurst’un hayali, yani cinsiyet farklarının, milliyet farklarının görünmez olduğu bir dünya hayali, yeni bir hayal değil. Aydınlanmanın hayali bu. Platonik bir dünya tasavvuru.
İyi bir şey mi, cinsiyet farklarının, milliyet farklarının görünmez olması? Değil. Çünkü mesele bu farkların mevcudiyetinde veya görünür olmasında değil (nasıl olsun, dünyada kıymetli şeylerin pek çoğu, bu tür farklar sayesinde, bu tür farklar üzerine düşünürken ortaya çıkmış, kadın ve erkeğin arasındaki farkı görünmez kılmış olsaydık, sanat dediğimiz şeyin onda dokuzu olmazdı mesela), bu veya başka farklardan yola çıkarak, insanın insana zulmetmesinde. Ama görüyoruz ki, Aydınlanmacı akıllarla bir yığın farkı giderdik ve fakat zulmü geriletemedik. Farklarla dövüşeceğimize zulümle dövüşseydik acaba daha başarılı olma şansımız var mıydı?
Bence zulüm sıfırlanamaz. Ama farklarla dövüşmediğimizde daha başarılı neticeler de alıyoruz zaten. Eurovision veya Şampiyonlar Ligi veya Dünya Kupası veya Olimpiyatlar mesela, farkları belirginleştiren, görünür kılan organizasyonlar. Wurst Eurovision’a Avusturya adına, Avusturyalı olarak katılmış. Avusturyalı birilerinin, başka ülkelerden yarışmacılarla yarışması kimsenin başını ağrıtmamış. Aksine, gelecek yıl da başkaları kazanacak ve herkes kazanma ümidini koruduğu sürece de, farklılıklar can yakmadan yaşanıp duracak.
***
Wurst’un hayali gerçekleşmediği için Wurst var. Ve kıymetini hayalinin gerçekleşmemiş olmasından devşiriyor. Hayali gerçekleşmiş olsa, bir kıymeti olmayacak yani. Yine de hayalinin gerçekleşmemesine içerliyor görünüyor. Hz. Ali’nin Allah’a “ben seni, beni bana bırakmamandan bildim” diye dua ettiğini yazmıştı Dücane Cündioğlu. (Ben duayı böyle hatırlıyorum diyelim.) Yani Hz. Ali hayallerinin gerçekleşmemesine içerlemek bir yana, Allah’ın mevcudiyetine o sayede ulaşıyor. Nasıl bir bilgelik!
E şimdi, bu kadar yakınına gelmişken politikaya dokunmasak olmaz.
Bir de Erdoğan’a bakın. Hayallerinin gerçekleşmemesinde, tasavvurlarına ve tasarruflarına direnilmesinde Allah’ı gören bir adam geliyor mu gözlerinizin önüne? Hem de, görüp gördüğümüz onca Başbakan içinde güya en dindarı o ve üstelik —kıyas kabul etmeyecek şekilde— en az dirençle karşılan da o.
Zavallı.