Yazık
Mine Kırıkkanat, yine son derece bilimsel (!) bir yazı yazmış.
AKP iktidarı döneminde kadın cinayetleri kararlı bir biçimde artmış. Ama tek başına bu veri çok şey söylemiyormuş. Aynı zamanda, psikotropik ilaç kullanımı da benzer bir eğilim sergiliyormuş. Düz mantık, psikolojisi bozulan erkeklerin kadınları öldürdüğü neticesine varmayı gerektirirmiş. Ama böyle bir çıkarsama yanlışmış, çünkü her katilin psikolojisi bozukmuş ama psikolojik tedavi gören kadınlar arasından mesela, katil çıkmıyormuş.
Eee?
Kırıkkanat doğru olduğunu iddia etmese de, resmi ters mantıkla okuyup şu neticeye varmış: “Türkiye’de kadın cinayetleri, cehaletin kaynağı dinin dayattığı namus ve ahlak baskısıyla çıldıran bir nüfusla doğru orantılı artıyor. Erkekler, üstün olduklarına inandırıldıkları kadın, otoritesine ya da arzularına başkaldırdığında, zaten kurban kesimiyle alıştıkları bir kolaylıkla katil oluyorlar. İşi cinayete vardırmayan bir topluluk da her gün, her alan ve anlamda zararsız bir delilik sergiliyor.”
Ben bugün aşağıda yazacaklarımı yazmaya zaten karar verdiydim. Ama isim vermeden yazacaktım. Misal vermeden… Kırıkkanat’ın yazısı posta kutuma düşünce, ona dokunmadan geçmek istemedim. Zaten hayal edemeyeceğim kadar güzel bir misal de sağlıyor.
Dün dedim ki, memlekette AKP’ye oy vermeye karar vermiş olanlar, AKP’nin işlediği günahlardan haberdar olmak istemiyorlar. Çünkü onların derdi başka. Onlar AKP’yi birilerine karşı kalkan olarak kullanıyorlar. Kimlere? Aha işte Kırıkkanat gibilere… Ahalinin dininden cinayet sebebi çıkarmakta, kurbanları ile cinayetler arasında kestirme ilişkiler kuruvermekte hiç tuhaflık görmeyen, memleketten İslam’ı kazımadıkça rahat etmeyeceği aşikâr olanlara karşı, AKP bir kalkan vazifesi görüyor.
Meşru mudur?
Yani ahali Kırıkkanatgillerden korkup, “bunlar kazara iktidar olursa yandık” deyip AKP’ye destek vermekte mazur mudur? Bir vakitler belki mazur idi ama bence çoktandır değil. Çünkü Kırıkkanatgillerin memlekette iktidar olma ihtimalleri yok. Zaten hayalleri de yok. Onların biricik dertleri var: Özgürce sayıklamak istiyorlar ve zaten o ölçekte özgürlüğü de, AKP iktidarında bile bulabiliyorlar.
AKP iktidarı altında aklı başında muhalefet etmeye çalışan kimseler aynı özgürlüğü bulamayabiliyor. Peki Kırıkkanatgiller neden ve nasıl buluyor? Çünkü AKP, kendilerini iktidarda tutanın Kırıkkanatgiller olduğunu biliyor. Bir tek böyle hinlikleri biliyor zaten. Ekonomi bilmiyor, sosyoloji bilmiyor, tarih bilmiyor, pozitif bilimlerde ise zaten sıfır ama iktidarı kimlere borçlu olduğunu biliyor. Ahalinin de, Kırıkkanatgillerin iktidar filan gibi hayalleri olmadığını idrak etmiş olması gerekirdi bana göre.
Ama edemiyor. Neden?
Bana kalırsa, aylardır demeye çalıştığım gibi, Türkiye AKP eliyle modernleştirildi. Modernliğin naslarından biri de, daha önce defalarca değindiğim gibi, sterilizasyon. Ancak steril sistemlerin başarılı olabileceği kanaati, modern aklın bir bileşeni. Diğer bileşenlerle birlikte bu bileşen de, ahaliye sokuşturuldu. İttihat Terakki tarafından sokuşturulmuş, ahalinin küçük bir bölümüne yedirilmişti. Cumhuriyet tarafından sokuşturuldu, ahalinin dörtte biri kadarına yedirildi. Ve nihayet AKP tarafından sokuşturuldu, neredeyse herkese yedirildi.
Dolayısıyla ahali, Kırıkkanatgiller ortadan kalkmadan rahat edemez hale geldi/getirildi.
Modernliğin bütün bileşenleri tehlikeli. Ama sterilizasyon belki de en tehlikeli olanı. Kırıkkanatgiller memlekette son minare yıkılıp son ezan susturulmadan rahat etmeyecekler ve her bir musibeti —akla saydıkları o tuhaf şeyleriyle— İslam’la ilişkilendirmeyi, ilişkilendirme fiilini bile hak etmeyen o tuhaflıkları da düşünme zannetmeyi sürdürecekler. Çünkü —belki memlekette iktidar hayal edemiyorlar ama— steril, İslam’dan arındırılmış bir dünya hayal ediyorlar. Buna mukabil, ahali de Kırıkkanatgillerden arındırılmadan kendilerini memlekette emniyette hissetmeyecekler.
Kırıkkanatgiller 150 yıldır böyleler. 150 yıldır steril bir dünya, steril bir Türkiye hayali kuruyorlar. Ama ahali son otuz yılda bu hale getirildi. RP ile başlayan süreci AKP tamamladı. Ahaliyi Kırıkkanatlaştırdı yani.
***
Kırıkkanat bildiğimiz biri. Sayısız vukuatı var. Daha önce de ahaliyi maymuna benzetmişti. O vakit demiştim ki mealen, “bu benzetmeyi, hayallerini süsleyen Fransa’da yapsa mesela, içeri tıkılmıştı.” Burada gazetesiyle ilişkisinin kesilmesi bile olay oldu. Kendisinden bir mağdure yaratmak için seferber olanlar oldu.
Kırıkkanat’a son öfkelenmem o vakit oldu. Ondan sonra öfkelenmedim, çünkü gördüm ki, sadece memlekete değil, dünya ahvaline tamamen bigâne, tamamen gurbette kalmış, Platonik hayallerinde yaşayan, arka arkaya dizilen cümlelerde nedensellik ilişkisini andıran bir şeyler gördü mü düşünce zanneden, makbul bir okuldan diploma almış olmaktan başka hiçbir kıymeti (asset) olmayan, o kıymete binaen her türlü imtiyazı hak ettiğine inanan, ama artık herhangi bir imtiyaz edinemeyeceğini de ta derinden hisseden zavallı bir kalabalığın gazını alıyor Kırıkkanat. Aksi halde antidepresanlarla filan idare edemeyecek kadar çaresiz kalacak olan bu kalabalık da bu memleketin insanları. Onlara da çare lazım. Kırıkkanat onların gazını alıyor. Onlar her Kırıkkanat yazısını alkışlarla paylaşıyorlar birbirleriyle. Bu da Kırıkkanat’ı gaza getiriyor. Kanadının kırıklığına bakmadan daha yükseklerden uçmaya çalışıyor. Birbirlerini avutuyorlar. Bana ne!
Ve asıl mühimi, ahaliye ne? Ahalinin dengi mi Kırıkkanat? Kırıkkanat yazılarıyla kendinden geçenler ahalinin dengi mi? Ahaliye ne?
İşte soru buraya geldi miydi, önümüze AKP çıkıyor. Tastamam Kırıkkanat yazıları benzeri kırık dökük nedenselliklerle, tastamam Kırıkkanat akılları benzeri sterilizasyon hayalleri imal ederek iktidar devşiren AKP. AKP iktidarının memlekete verdiği her türlü hasar, öyle veya tamir edilir, şüphem yok. Ama ahaliyi böyle zehirlemiş olması tamir edilebilir mi? Çok şüpheliyim.
Bizim kafi miktarda, hatta fazla sayıda Kırıkkanat’ımız var idi. Yenilerine ihtiyacımız yoktu yani. 150 yıllık muhalif hareketten, çıkara çıkara Kırıkkanat muadilleri, taklitleri çıkarıp onları Kırıkkanatgillerin karşısına sıra sıra dizmekler zaten çok ucuz iş. Bunu bir de tarihi bir başarı gibi görmek, göstermek filan… Geçiniz. Başarabileceğiniz şey bundan ibaret idiyse…
Neyse.
***
Bitirmeden…
Yazının sonunda Kırıkkanat’ın sözünü ettiğim yazısını da eleştireyim diye düşünmüştüm. Ama böyle bir işe kalkıştığımda, iki sayıyı alt alta koyduktan sonra, “bunlar Müslüman olduklarından cahil, kurban da kesiyorlar, o yüzden kolayca cinayet işliyorlar” türünden lafların neresinden tutacağımı bilemedim. Yani mesela kadın öldürenlerin ne kadarı kurban kesiyormuş, kurban kesenlerin ne kadarı kadın öldürüyormuş filan gibi sorular sorsam, bana yazık. Bana yazık olması dert değil, akıl denen şeye de yazık. Cehaletin kaynağı dinse, Kırıkkanat’ın —ve onun bu tür sayıklamalarını şehvetle paylaşanların— en dindarlar arasında olması lazım gelir. Galiba değiller. O halde, düz mantık-ters mantık filan safsatalarının arasında cehaletin zirvesini sergiliyor olmaların kaynağı ne ola, bilemedim. Sonra baktım, kadına ve onun sayıklamalarından çare uman biçarelere yazık.
Boş verdim. Bence siz de öyle yapın.