Gemi

Aşağıdaki fotoğrafları hatırlayacaksınız.


Ben hiç unutmuyorum. Bilgisayarımın masaüstünde birer kopyası duruyor, gerçeklikle irtibatımın zayıfladığını hissettiğimde açıp bakıyor, gerçekliğe dönüyorum.

Memelilerde, bildiğiniz gibi, kafanın önündeki bölgeye yüz/surat deriz. Aha bu fotoğraflardaki şeyler eğer insan olsalardı yüzleri dememiz gereken yerlerindeki ifadelere bir defa daha bakın. Zafer kazanmışlık duygusuna… Zafer kazanmışlardı. Şimdilerdeki şeytanları Amerika’ya, veya Rusya’ya, Suriye’ye filan karşı değil, bize karşı zafer kazanmışlardı. Suçlunun hesap vereceği ümidini bir biçimde o vakte kadar muhafaza edebilmiş olan hepimize karşı.

Fotoğraflardaki kadar değiller. Daha kalabalıklar. Mecliste bir araştırma yapılmasına mani oldukları için muzaffer idiler. “Siz hâlâ namus mamus filan gibi şeyler geveleyin durun, biz Bakara Makara bir şeyler sıralar, çoğunluğu ele geçirir, hırsızlığımızı yapar, sonra da hesap vermeden çıkar gideriz” ifadesiyle gevrek gevrek sırıtan mahlûkat, AKP grubunun tamamı idi. Aralarında bir tek kişi çıkıp “aha bu adamların yanında benim yerim yok” demedi. Bir tek insan bile çıkmadı o kalabalıktan. Bir tek…

Hepsi bizi yenmenin gururuyla dolu olarak…

O vakitler kimsenin aklına aynı gemide olduğumuz gelmedi. Aksine, şu fotoğrafları vermekle de kifayet etmediler, hâlâ insanlığa dair bir hayali muhafaza edenlerin canını daha da yakabilmek için, bu sahnelere sebebiyet veren Zarrab’ı hayırsever vatandaş ilan ettiler, ödüller verdiler/verdirdiler. Aynı gemide değildik. Canı yakılması, daha da çok yakılması gerekenlerdendik.

Soma’da yakınını kaybetmiş olanlarla da aynı gemide değildiler. Onların yakınlarını tekmeleyen şeyle aynı gemideydiler. İçlerinden, milletvekiliymiş, İl Başkanı, İlçe Başkanıymış, bir tek insan çıkıp “benim içim bunu kaldırmaz” demedi.

Gezi’de bu memleketin masum gençleri son derece masum bir direniş sergiledi. “Ama aynı gemideyiz” demediler, polisi hunharca saldılar çocukların/çocuklarımızın üstüne. Hepimize biber gazı soluttular haftalarca. Kabataş yalanı diye bir şey imal ettiler, direnişi kriminalize etmek için. Yalan olduğu ortaya çıktıktan sonra bile tekrarlayıp durdular. Reisleri olacak şey, hâlâ tekrarlıyor —utanma duygusundan habersiz büyüdüğünden. “Öteki yüzde elli” filan laflarıyla, aynı gemide olmadığımızı ilan ettiler, gururla.

OHAL ilan edip, OHAL gerekçesi ile hiç alakası olmayan sebeplerle, alenen kanunsuz olarak, bir yığın kişiyi işten attılar. Aynı gemideyiz diyen çıkmadı.

Bir seçim kaybettiler, memleketin şehirlerini yerle yeksan ettiler. Taybet ananın cenazesini yedi gün sokak ortasında bekletip, hepimize seyrettirdiler. O JÖH’leri, PÖH’leri, insanlıktan çıkartıp kendilerine benzettikleri o zavallılar, eminim, marifet gibi anlatıyordur, kadının ölü bedenini almaya teşebbüs edeni nasıl mıhladıklarını. Biz içimiz yanarak seyrettik bu zulmü ve kimse “ama aynı gemideyiz” demedi.

Bir kadının cenazesini gömüldüğü yerden çıkarttırdılar. Bunca yıl bunca ahlaksızlığa, hırsızlığa, adiliğe, zulme seyirci kılınmış, artık acının her türlüsüne şerbetlenmiş olduğunu zanneden bizlere “durun bakalım, bizde daha ne pislikler var, hayal bile edemezsiniz” dediler sırıtarak. Kimse aynı gemide olduğumuzu söylemedi.

Şimdi…

Yıllardır Reislerinden başlayarak her birini yemleyen Zarrab Amerikan yargısı önünde ötüyor. Aha bu omurgasız organizmalarda bir telaş, bir telaş. Aynı gemideymişiz. Reislerine bizim de sahip çıkmamız gerekiyormuş. Hani şu, örümcek mörümcek hikâyeleri anlatarak kendisini peygamber yerine koyan, kendisini peygamber yerine koydukları pisliğe… Hani şu, götünün kılı olmak için yarıştıkları şeye… Hani şu, analarının üstünde yakalasalar analarından şüphe edeceklerini ilan ettikleri alçağa… Hani şu, “götünün kılı olayım”, “anamın üstünde yakalasam” laflarını edenlere “ne diyorsunuz siz be” diyemeyen, muhtemelen aksine “ben neymişim be” diye koltukları kabaran mahlûka… Sahip çıkacakmışız. Aynı gemideymişiz.

Biz göt kılı değiliz ve kendisinden şüpheleneceğimiz analar doğurmadı bizi. Amerika’da Beyaz Saray’da on beş dakika kabul edilmek için kolunu verecek kadar alçaldıktan sonra Ankara’ya iner inmez bize dayılanmayı marifet zanneden Reislerle de işimiz yok. Kula kulluk edenlerle —ve onlarla yan yana olmakta, aynı gemide bulunmakta bir beis görmeyenlerle— de işimiz yok.

Sizinle aynı gemide değiliz. Anlıyor musunuz pislikler, sizinle aynı gemide değiliz. Belki bizim olduğumuz geminin sintinesinde olabilirsiniz diyeceğim, o da pek mümkün görünmüyor. Çünkü o kadar pisliksiniz ki, kanalizasyona düşseniz, kanalizasyon pislenir.

Sizinle aynı gemide değiliz. Biz sizden, yaklaşık beş yüz milyon yıl önce ayrıştık.

Siz Müslümansanız, ben kâfirim. Siz dindarsanız, ben dinsizim. Siz Türk iseniz, ben gâvurum. Sizin dininiz size, sizin milliyetiniz size, sizin geminiz size.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin