Kategori: Akşam Gazetesi Yazıları

Kazanmak

Adam emrindeki görevliyi çağırıp, “şu bizim oğlan için her şeyi yaptım, dershaneye gönderdim, özel hoca tuttum, kazansa altına son model bir otomobil çekeceğimi söyledim, ama haylaz üniversiteyi kazanamadı” dese. Sonra da “şöyle bir bakınıver de bana iyi bir bölümü kazanmış, hatta tercihan bitirmiş, aklı başında birini bul da onu oğlum yapayım” diye eklese. “Maliyetini düşünme,

Kürtler

Hani Laz ile Kürt idama mahkûm olmuş. Son arzularını sormuşlar. Kürt “anamı görmek istiyorum” demiş. Laz’a dönmüşler, o da “Kürt anasını görmesin” demiş ya… Hesap o hesap. Sadece bölgede değil, muhtemelen bütün dünyada ne istediğini bilen, makul bir talebi olan bir Araplar ve bir de Kürtler var. Başka kimsenin kendilerine dair bir talepleri yok. Kendileri

İngiltere’nin İcadı

Hobsbawm ve Ranger, ta 1980’lerde, editörlüğünü yaptıkları kitabın adını Geleneğin İcadı koymuşlardı. Kitabın adından tahmin edebilirsiniz, bugün “ahir zamandan kalma” diye bildiğiniz birçok şey, aslında çok yenilerde icat edilmiş şeylerdir. Editörlerin ikisinin de İngiliz olmasından başka bir sebep daha var, kitabın neredeyse sadece İngilizlere dair olmasının. Geleneği icat etme geleneğini İngilizler icat ettiler. Basit bir

Uzman Tahmini

Kızıma küçükken badminton oynamayı teklif ettiğimde, haklı olarak, “neden badminton” diye sorduydu. Badmintonu estetik bir spor olarak görüyordum. Narin bir kız çocuğuna yakışan bir spor. Birçok başkasına göre daha çok çabukluk, daha az fiziksel güç gerektiriyordu —ki dünyanın da bu istikamette seyrediyor olduğunu düşünüyordum. Badmintonda kazanılan veya badminton sayesinde bilenen vasıflar kızımın hayatında daha çok

Sıcak

Cem Karaca’nın Nazım’ın şiirinden yaptığı Bedreddin Destanı yeni sayılırdı. “Sıcaktı sıcak / sapı kanlı, demiri kör bir bıçaktı sıcak” diye başlıyordu usul usul. Sonra Karaca, aynı kalıbı on küsur dakika içinde defalarca, avaz avaz tekrarlıyordu, şarkıyı bilenler bilir. Hanidir ancak yaz tatillerinde bir araya gelebilen beş kardeş, günde bilmem kaç defa, huşu içinde Bedreddin Destanını

Futbolu Nasıl Bilirsiniz?

Geçen Perşembe akşamı, Eskişehir’de maç vardı. Eskişehirspor uzun bir aradan sonra Avrupa mesaisi için sahaya çıktı. Rakibi İskoçya’nın St. Johnstone takımıydı. Çarşamba gecesi Eskişehir’in Barlar Sokağında İskoç taraftarlarla karşılaşınca, açıkçası şaşırdım. Uçakların, trenlerin çalışmadığı da hesaba katılırsa, Avrupa’nın ta bir ucundan Anadolu’nun bozkırına gelmeyeceklerini düşünmüştüm. Sadece gelmekle kalmamışlardı. Eskişehirsporlu gençlerden üçlü çekmeyi, “Es Es Es

AKP, Kurtulmuş ve Gül

AKP’nin içinde Erdoğan’dan sonrası için hazırlanan birçok kişi olduğu meçhul değil. Olmasa tuhaf olurdu zaten. Akla gelmeyen kişiler bile ne hayaller kuruyor olmalı. Şimdi Kurtulmuş, hanidir kurulmuş olan onca hayalin ortasına, zücaciye dükkânına giren fil gibi daldı diye düşünülüyor. Çok şey kırılacak, dökülecek gibi… Bence tam tersi. Çünkü… Yıllar önceydi. Mesut Yılmaz salona girdiğinde, az

Öz

Anadolu Üniversitesinde Bilgisayar Destekli Eğitim çalışmalarına başladıktan kısa bir süre sonra, Milli Eğitimin projesi için öğretici yazılım üretmek durumunda kaldık. Payımıza düşen konulardan biri, altıncı sınıf Fen Bilgisi dersiydi. Bilgisayar marifetiyle altıncı sınıf öğrencilerine öğretmemiz gereken müfredatın ilk konusu ise madde idi. Madde nedir? Fen Bilgisi kitaplarına bakarsanız, hacmi ve kütlesi olan şeydir. Peki, kütle

Alman Okulları

Lise çağındaki Almanların büyük bölümü demokrasi ile diktatörlük arasındaki farkı bilmiyormuş. Hitler’in diktatör olduğunu bilmedikleri gibi, mevcut Almanya’nın demokratik olduğunun da farkında değillermiş. Birleşme öncesindeki Doğu Almanya’yı da, herhalde adında demokrasi kelimesi var diye, demokrasi zannediyorlarmış. Filan. Araştırmadan söz eden herkeste bir şaşkınlık, bir telaş. Bizim okullarımızda hal farklı değil. Biliyorduk. Araştırmaya bile ihtiyacımız yok.

Ferrari’nin Arkadaşı ve KPSS

Ferrari askerlik yaparken biriyle tanışır. Çok etkisinde kalır. Askerlik bitince onu fabrikasına davet eder. Yeni modellerin test edildiği alana bakan büyük bir odayı lüks bir biçimde tefriş edip yerleşen askerlik arkadaşı, hiçbir şey yapmadan yüksek bir maaş alır durur. Diğer müdürlerin homurtuları yükselmeye başlamışken, bir gün, askerlik arkadaşının odasındaki telefondan manasız bir talimat duyulur. 3