Kategori: Yazılar

Vatandaşlar Dövüşüyor

Kapalı kapılar ardında neler dönüyor, hiçbir bilgim yok. Oyuncuların sahnede söylediklerinden, söylemediklerinden, surat ifadelerinden, mimiklerinden çıkardığım kadarıyla… Bahçeli, bilmediğim bir sebeple el bombasının pimini çekip ortaya bıraktı, “Ortaya” dedimse, Erdoğan’ın kucağına… (Bomba DEM Partinin malzemesinden mamul olduğu için onların telaşlanmasında anlaşılmaz bir şey yok. ) Erdoğan’ın ne yapacağını tahmin etmek müşküldü. Neye gücü yeteceğini, daha

Deus Ex Machina

Şu yaşadığımız günlerde nerede ve kim olmak istemezdim? Herhalde merak etmiyorsunuzdur da ben sanki merak ediyormuşsunuz gibi açıklayayım. DEM Parti karar süreçlerinde yer alanların yerinde olmak istemezdim. Ellerindeki son derece yetersiz enstrümanla, tarihin şu istikamete mi yoksa bu istikamete mi akacağını belirleme durumundalar. “Belirleme” çok iddialı geldiyse, “ciddi ölçüde etkileme” diyelim. Ellerindeki enstrümanlar çok yetersiz,

Gülen

Gülen öldü. Bundan sonra ne olacağını tahmin etmek zor ama Gülen hadisesine nasıl gelindiğini anlamak, bence zor değil. Gülen, geleneksel tarikat örgütlenmesinin “modern Türkiye” gerçeği içinde kifayetsiz kalacağını hissetmiş biriydi ve el yordamıyla “modern” bir teşkilat kurdu. Mücahit Bilici Gülen teşkilatının İttihat ve Terakki ile benzerliklerini vurgularken onun gizli bir örgüt olmasından söz etmiş uzun

1632’de Londra’da

Bir rapora göre 1632 yılında Londra’da 9535 kişi ölmüş. Bir mukayese imkânı sağlasın, kabaca o dönemin Londra’sının iki katından fazla nüfusu olan Eskişehir’de, 2022’de 6409 kişi hayatını kaybetmiş. (Unutmamak gerekiyor, 2022 Eskişehir’inin yaş ortalaması 1632 Londra’sınınkinden bir hayli yüksek.) Londra’da 1632’de ölenlerin 2268’i “bebek ölümü” olarak kodlanmış. Anne sütü yetersizliği gibi sebeplerle ölen 7 bebek

Kürt Siyasetinin Bitmeyen İmtihanı

Malumunuz Bahçeli mübarek elini DEM Partililere uzattı. “Yahu ne oluyor” denirken, bunun bir kaza olmadığı, bir tercih olduğu hususunu netleştirdi. Her türlü “netleştirme” faaliyetinde olduğu gibi, “dağdan kestim kereste / kuş besledim kafeste” şairaneliğiyle meçhul öznelere ayar verdi, mayın tarlalarından, söğüt gölgelerinden filan dem vurarak. (Denebilir ki “kendilerine ayar verilen o özneler meçhul filan değil,

Batının İcadı

Başlık “Batının yaptığı icat” vurgusuyla da, “Batı kavramının icat edilmesi” vurgusuyla da okunabilir. İkincisinden başlayacağım. Ama önce “ilham kaynağımı” açıklayayım. Ayşe Zarakol’un Before The West adlı kitabı Batı’dan Önce adıyla Türkçe yayınlanmış. Kitabı okumadım, okuyacağımı da zannetmiyorum. Daha önce Yenilgiden Sonra Türkçe yayınlandığında yaptığı çeşitli söyleşileri izlemiştim —ki o tarihlerde, anladığım kadarıyla Batı’dan Önce kitabı

Beşiktaş

Peşinen söyleyeyim, bu bir futbol yazısı değildir, dünya tasavvurlarına dair bir yazıdır. Beşiktaş geçen hafta Amsterdam’da Ajax karşısında perişan olduktan sonra, bu hafta da evinde Eintracht Frankfurt’a 3-1 yenildi. İstanbul’daki maçın sonlarına doğru tribünler —en azından bazı tribünler— kaleci Ersin Destanoğlu’nu ve Ernest Muçi’yi ıslıkladılar. Beşiktaş’ın teknik direktörü Giovanni van Bronckhorst (GvB), maçtan sonra “Maç

İsrail ve Marifetleri

İsrail denen şey, savaşı yaymak için elinden geleni ardına koymuyor. Son marifetleri malum, Lübnan’da çağrı cihazlarını ve telsizleri patlattılar. Her vakit olduğu gibi, İsrail istihbaratı denen haydut çetesinin her marifetinden sonra olduğu gibi, şimdi de “vay, ne becerikliler” masalları ortalığa yayıldı. Bu defa “kötüler ama…” diye başlama ihtiyacı da duyuldu gibi… En azından bazıları öyle

Plaza Zencileri

Dün demiş oldum ki, canı herhangi bir şeye sıkıldığında efendinin bizleri de kırbaçlayabileceğini bildiğimiz halde, tarlada değil de evde olmanın “itibarı”nın cazibesiyle çok günah işledik. Bütün günahlar gibi bu günahın da yarattığı haz, pek çok olumlu neticesi oldu. Tarlalar tenhalaştı. Tarlalar… Yani sadece gerçek manada tarlalar değil, aynı zamanda burjuvazinin tarlaları olan fabrikalar da… İlaveten,

Ev Zencileri

Erdoğan Malcolm X’in “ev zencileri/tarla zencileri” tasnifini hatırlattı, iyi oldu. Hayır, tarla zencileri tren kazalarında, maden göçüklerinde, depremlerde telef olurken şahsının yanındaki ev zencilerinin “seni yedirmeyeceğiz Reis” diye ünlemelerinden söz etmeyeceğim. Değmezler. Gezi’yi bir terör faaliyeti olarak yaftalayan, pandemide hepimizin evlere kapatılmasına alkış tutan, bütün bu tiksinti verici işleri “Erdoğan’ın evi”nde porselen parlatmak imtiyazı için