Çok yıllar önce, yine bir 24 Nisan’da, yine 1915 mevzuu alevlendiğinde, “kardeşim açsınlar arşivleri, bütün tarafların tarihçileri incelesinler, karar versinler, biz niye birbirimizi paralıyoruz” mealindeki görüşümü kayda da geçirmiştim. Kimdi bunları yazıp çizen? Ben. Kim yani? “Bilim sizin ondan beklediğiniz işi yapamaz, kararları veremez” diyen ben. Yaptığım zevzekliği, yıllar sonra, Şükrü Hanioğlu, Sabah’taki köşesinde, mevzu
Bu pandemi geçip gidecek ama ağır hasar verecek. Bir açıdan bakınca başımıza daha önce benzeri gelmemiş, orijinal bir dert değil. Savaşlar da öyle şeyler değiller. Mesela bir uzaylı istilasına maruz kalsaydık, “aha bu orijinal bir şey” diyebilirdik ama maruz kaldığımız şey, insan türünün belalar ansiklopedisinde yeni bir başlık açmayı gerektiren bir şey değil. Ve fakat
Suriye’de yaşananlar ile alakalı olarak konuşacak çok şey var. Ama yaşananlar kadar yaşananlara gösterilen tepkiler de öğretici. Sosyal medyada mesela, “Kıbrıs’a böyle girmiştik, bir daha da çıkartamadılar” türünden böbürlenmeler var. Çıkartabildiler mi? Çıkartamadılar. Adam haklı. E peki ne oldu? Kıbrıs’ta demografiyi değiştirdik. Türkiye’den gönderilmiş ve Türkiye’ye muhtaç bir nüfus yarattık. Şimdi de burada birileri bu