Alelacele, Ağır Aksak

Kızım aradı ve dün sözünü ettiğim deneyin bir başka versiyonunun yer aldığı bir videodan söz etti (http://www.cbs.com/shows/60_minutes/video/2306135617/born-good-babies-help-unlock-the-origins-of-morality). Videoda yer alan başka bir deney hakkında dikkatimi çekmeyi de ihmal etmedi.

Videodan da görebileceğiniz gibi, bebeklere iki farklı mama sunuluyor ve birini seçmesi bekleniyor. Bebek seçimini yaptıktan sonra, farklı renklerdeki iki oyuncak ayı kendisine gösteriliyor. Bu oyuncak ayıcıklardan biri bebeğin tercih ettiği, öteki ise tercih etmediği mamayı yiyor. Sonra bebeğin, bu oyuncak ayıcıklara karşı tutumu ölçülüyor.

Siz beni okumayı bırakın, videoyu seyredin, en iyisi.

***

Ne anlıyoruz? Bebekler, kendisiyle aynı tercihleri yapanlara sempati duyuyor. Mahalle baskısı diye adlandırılan ve canım Türkiye’mde sosyo-politik imtiyazlarını korumak ve sürdürmek isteyen bir mahalle tarafından fütursuzca istismar etmeye çalışılan olgu, öyle görülüyor ki, biyolojik bir dayanağa sahipmiş. Neredeyse evrensel olan bir olguyu adlandırdıktan sonra, kendimizi, memleketi ve âlemi anlamak için ondan faydalanmaya çalışmak yerine, derhal, hiç vakit kaybetmeden, onu hasımlarımızın üzerine bir kılıç gibi sallamaya çalışmak da, tastamam aynı olguyla açıklanabilir üstelik. Mahalle hep öyle davranıyor, mahalleli ne yapsın?

Dahası, iş, bebeklerin kendisiyle aynı tercihleri yapanlara sempati duymasıyla sınırlı kalmıyor. Bebekler, kendisiyle aynı tercihi yapmayanların cezalandırılmasına da duygusal destek veriyor. Hoş bir şey mi? Videoda söz alan bilim insanları ve gazeteciler mutabık ki, hiç hoş değil. Bebeklerin iyi ile kötüyü ayırt etmesi pek hoş, insanın insan olmaktan gurur duymasına kâfi neredeyse. Ama işte işin bir karanlık yüzü var. Filan.

Bana da bu tutumlar pek hoş görünüyor.

Şöyle bir şey: Bir biyolojik makine var, belirli bir mekanizması var. Bu mekanizma sayesinde bazı şeyleri iyi, bazılarını kötü olarak tasnif ediyor. Sonra kendisinin işleyişi hakkında bazı keşiflerde bulunuyor ve kendisinin bazı şeyleri iyi, bazılarını kötü bulmasını sağlayan mekanizmanın bazı yaptıklarını iyi, bazı yaptıklarını kötü buluyor. O tercihlerin kendiliklerinden iyi veya kötü olup olmadıklarını, sadece makinenin mekanizmasının tercihleri olduğunu hiç hesaba katmadan… Üstelik de, tam da kendi yaptığı tercihlerin makinenin mekanizmasında gömülü olduğunu keşfetme sürecinde… Nasıl oluyor bu?

Tanrım bizi baştan yarat.

Veya bırak, biz kendimiz yolu bulacağız galiba. Bir yol bulacağız yani…

***

Nasıl bulacağız?

Bildik meseldir: Yoksul bir Çinli köylünün bir oğlu ve şahane bir atı varmış. Atın şöhreti İmparatora kadar ulaşmış. İmparator ata karşılık bir servet teklif etmiş ama köylü kabul etmemiş. Birkaç gün sonra at kaybolmuş. Diğer köylüler, atın sahibine verip veriştirmişler, “ne aptal adamsın, atı verseydin şimdi zengin ve mutlu olacaktın, şimdi ne at, ne para” filan diye… “Acele karar vermeyin” demiş köylü.

Birkaç gün sonra at, yanında bir düzine başka atla birlikte dönmüş. Köylüler utanç içinde “yahu haklıymışsın, acele etmişiz, meğer atı vermemen iyi olmuş” filan diye gevelemişler. “Acele karar vermeyin” demiş yine, köylü.

Derken, köylünün oğlu atları tımar ederken biri oğlanı tepmiş. Oğlan yatağa düşmüş. Komşuları “yahu yine haklı çıktın” filan derlerken, köylü yine “acele karar vermeyin” demiş. Ve birkaç gün sonra İmparator savaş ilan etmiş. İmparatorun adamları köye gelip, sağlıklı bütün gençleri askere alıp gitmişler. Atın teptiği genç, askere gitmekten kurtulmuş. Köylüler kendi çocukları için ah, vah ederken, atın sahibine “ne şanslı adamsın” filan demek akıllarına gelmiş mi, bilmiyorum. Gelseydi o yine, “acele karar vermeyin” der miydi, onu da bilmiyorum.

Ama işte böyle, acele kararlar vere vere, ağır aksak bir yol alıyoruz. Karar verirken acele etmesek daha hızlı yol alabilir miydik? Daha hızlı yol alsak daha mı iyiydi? Ne bileyim…

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin