Ankara Bildiğiniz Gibi Değil
Siz bir film setinde bulundunuz mu hiç?
Filmi seyrederken sizi çok duygulandıran veya heyecanlandıran sahnelerin çekimi, hiç de perdede size göründüğü gibi gerçekleşmez. Kameranın çerçevesine girmeyen yerlerde, filmi seyrederken aklınıza bile gelmeyecek şeyler ve kişiler yer alır. Işıkçısından sesçisine sayısız kişi, büyük bir ciddiyetle işlerini görürlerken, oyuncular da kendilerine verilen direktifleri uygulamaya çalışırlar.
Cumhurbaşkanlığı seçimi filminin setinde de birçok şey oluyor. Filmi zaten seyrediyoruz. Setten malumat aktarmasını beklediğim medya ise, gördüğüm kadarıyla, bize filmi anlatıp duruyor. Filmin zaten anlatmak istediği hikâyeyi… Sette olup bitenleri değil.
Sette neler olup bittiğini tam olarak bilmiyorum. Sahip olduğum malumatı siyaset filmi yapım süreçleri hakkındaki genel bilgimle birleştirerek, size, elimden geldiği kadarıyla, Cumhurbaşkanlığı seçiminin perde arkasını anlatmaya çalışayım.
***
Bir defa, Erdoğan’ın aday olup olmama konusunda henüz kararını netleştirmediğinden emin olduğumu söyleyebilirim. Emin olduğum bir başka şey daha var: “Ulan Cumhurbaşkanını halkın seçmesi, kimin fikriydi” diye geçiyordur içinden. Açık edemiyordur, o ayrı.
Aday olursa, birinci turda değilse bile ikinci turda seçileceğini düşünüyordur. Ama kendisini aday edip, şimdiden seçtiren yalakaları kadar emin de değildir. Dahası, şimdi kendisi hakkında “aday olur ve seçilir” diye yazıp çizenlerin niyetlerinden de şüphelidir. Hangisinin, hangi Başbakanlık heveslisinin tetikçisi olduğunun çetelesini tutup duruyordur. Daha kötüsü, çetele her gün, her yeni gelen malumatla değişiyordur da…
Emin olduğum bir başka şey de, Erdoğan’ın tasavvurunda, Abdullah Gül’e hiç yer olmaması. Oyunu kurmaya Erdoğan’ın gücü yetecek mi, ne kadar yetecek, göreceğiz. Ama Erdoğan’ın kurmaya gücü yettiği hiçbir oyunda artık Gül’e yer yok. Dolayısıyla, Erdoğan’ın aday olmaması durumunda, AKP adayını belirlemek konusunda Erdoğan hâlâ belirleyici olabilecek gibi göründüğüne göre (3 Temmuz’a kadar neler değişir, bilemeyiz), Gül aday olamayacak gibi görünüyor. Kim olabilir? Erdoğan’ın bu konuda da henüz karar vermediğini/veremediğini düşünüyorum. İki isim aklıma geliyor: Biri Davutoğlu. Diğeri bana kalsın.
Erdoğan aday olursa…
3 Temmuz’da Başbakanlıktan istifa edecek mi? Mevcut mevzuata göre istifa etmesi gerekiyor gibi görünüyor. AKP’nin, Erdoğan’ı seçime Başbakanlık koltuğunda otururken sokma şansını zorlayacağı da görünüyor. Başarabilirler mi, YSK ne yapar, bilemem. Ama bana kalırsa bu iş zor.
Erdoğan istifa etmek zorunda kalırsa, Gül yeni bir Başbakan atayacak. Kimi atar? Erdoğan’ın işaret ettiği birini mi, yoksa kafasına göre birini, mesela Bülent Arınç’ı mı? Ama önce, Erdoğan’ın kimi işaret etme ihtimali olduğunu düşünmek gerekiyor. Bu hususta da Erdoğan’ın kafasının net olmadığına kalıbımı basarım. Gül’ün kafası daha nettir. Erdoğan 3 Temmuz’da Başbakanlıktan istifa etmek zorunda kalırsa, Gül’ün kimi atamayı tercih edeceği şimdiden belli olabilir ama o ismi ben bilmiyorum. Kaç kişi biliyordur, onu da bilmiyorum.
Yani, AKP cephesinde her şey karara bağlanmış gibi yazılıp çiziliyor ya, inanmayın siz. Her gün, hatta her saat kararlar yeniden gözden geçiriliyordur. Üstüne vazife olan olmayan her konuda konuşup durmasına alıştığımız Erdoğan’ın kaç gündür sesi çıkıyor mu? Çıkmaması, vaktinin olmamasından. Sizi temin ederim ki, memlekette neler olup bittiğini bile bilmiyor. Gününün her dakikası, sadece Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde ne yapacağına karar vermek konusuna tahsis edilmiş durumda…
(Bugün Danıştay’da yaşananlar da, bana kalırsa, dinlemeye mecbur bırakıldığı konuşmanın muhtevasından kaynaklanmıyor —zaten muhtevayı takip edememiş bile olabilir. Konuşmanın uzunluğundan kaynaklanıyor. Adam Afyon’a gidip asıl işiyle uğraşacak, sen uzatıyor da uzatıyorsun. Taş olsa dayanmaz yani.)
***
Gelelim karşı cepheye…
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin aday olmaya hiç niyetli olmadıklarını biliyoruz. Ama aday gösterme güçleri onların elinde. Dolayısıyla aday olmayı hayal eden herkes, bir biçimde onlara aracılarla ulaşıyor. Ne dedirtiyorlar Genel Başkanlara: “Eğer beni aday gösterirseniz, şu kesimlerin oylarını alırım, ikinci turda şu kadar AKP’liden de şu sebeple oy alırım, sizi Erdoğan’dan kurtarırım.”
Hemen hiç birinin Genel Başkanlara ulaştırdıkları mesajlara inandığını zannetmiyorum. Hemen hiçbiri seçimi alabileceğini düşünmüyor. Ama ikinci tura kalabilirlerse, AKP karşıtlığından da bir yüzde 40 devşirebilirlerse (Erdoğan’ın yüzde 60 alması zor olduğuna göre, rakibinin yüzde 40 alması hiç de zor değil), Erdoğan karşısında bugüne kadar alınmış en yüksek oyu almış olacaklar mı? Olacaklar. O zaman çıkıp, kamuoyuna karşı “Erdoğan’ın hakkından ancak ben gelebilirim” deme şansları olacak mı? Olacak. Yani, sahnedeki —daha doğrusu perde arkasındaki— aday adaylarının hemen hepsinin asıl derdi Cumhurbaşkanlığı seçimi değil. Asıl dertleri, Cumhurbaşkanlığı seçimini bir sıçrama tahtası olarak kullanıp, siyasette ciddi bir pozisyon elde etmek.
E peki, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli bu hesapları tahmin etmiyor olabilirler mi? Çok saf olmaları lazım, herhalde o kadar değillerdir. Dolayısıyla “çatı aday” filan laflarının arkasında yatan asıl arayış, seçimi kaybettikten sonra “sizden daha başarılı oldum” diye gelmeyecek, baş ağrıtmayacak bir isim bulmak. Zaten dolaşıma sokulan isimler de, usulca, bu tür bir profile doğru kaymaya başladı dikkat ederseniz. İlk partide dolaşıma sokulan isimlerin arasında sadece Büyükerşen baş ağrıtmayacak isimdi, seçimi kaybettiğinde “ben işime bakayım” diyebilecek tek kişiydi. Şimdi Taha Akyol’dan İlber Ortaylı’ya kadar piyasaya sürülen her yeni isim bu vasıfları haiz.
Bu arada… Kılıçdaroğlu ve Bahçeli için en uygun senaryo, Erdoğan’ın aday olup, seçimi de kazanıp Köşk’e çıkması olur diyebiliriz. En azından şunu söyleyebiliriz: Böyle bir senaryo, her iki Genel Başkan için de son derece katlanılır bir senaryodur. Siz perdede görünene bakmayın.
***
Dönelim tekrar AKP cephesine…
Şu anda Ankara’nın muhtelif köşelerinde, 10 Ağustos sonrasına yönelik sayısız oyun kuruluyor. Her bir köşede AKP’nin muhtelif aktörlerinden Başbakanlar imal ediliyor. Kurulan oyunların ortak paydası, tahmin edileceği gibi, Erdoğan’ın aday olması ve seçilmesi…
Ama hepsinin bir başka ortak paydası daha var, her bir toplantıdan çıkanlar, toplantıda neler konuşulduğunu Erdoğan’a yetiştiriyorlar. Dertleri ne? Eğer işler yolunda gider de Erdoğan Köşk’e çıkarsa, yanında yer aldıkları ve destekledikleri adam Başbakan olursa, kendileri de bir köşe kapacaklar. Ama işler planlandığı gibi gitmezse… Erdoğan aday olmazsa, aday olur seçilemezse, seçilir de hâlâ partide etkili olmayı sürdürürse, hiç değilse pozisyonlarını korumaya çalışıyorlar.
Sizi temin ederim ki, 10 Ağustos sonrasını projelendirip duranlar, Erdoğan’dan, tahmin bile edemeyeceğiniz kadar müştekiler. Onun muhtemel Cumhurbaşkanlığını, ondan kurtulmak için en uygulanabilir (feasible) çözüm olarak görüyorlar. Erdoğan açısından zorlukların başında da, bunun büsbütün farkında olması geliyor. Herkes ondan kurtulmak istiyor ve o da bunun farkında…
Dahası var. Erdoğan’dan kurtulmak isteyenlerin birçoğu için, eğer Erdoğan’dan kurtulamazlarsa, yolun sonu göründü. Gül için, Arınç için, üçüncü dönemlerini doldurmuş ağır topların her biri için, ülkenin mevcut gerilimi kaldırmayacağını hisseden başkaları için… Bu isimlerin her biri artık ölmüş eşek. Yani, ölmüş eşek kurttan korkmaz deyişindeki manada… Artık kurttan korkmuyorlar. Ya kurdun hakkından gelecekler veya kurt onların hakkından geldi bile… Dolayısıyla, kurdun hakkından gelmeyi sağlayabilecek her türlü oyunda gönüllü olarak yer alıyorlar. Erdoğan’ın aday olup seçilmesi, onlar açısından, kurdu paketleyip etkisiz bir yere postalamak manasına geliyor.
Ya Erdoğan aday olmazsa… O vakit de, Erdoğan’ın adayının seçilmemesi gerekiyor. Veya Erdoğan’ın adayının, Köşk’ten Erdoğan’ı frenleyecek biri, mesela Gül olması gerekiyor. Buna güç yetirmek, Erdoğan’ın adayının seçilmemesinden, o da Erdoğan’ın aday olup seçilmesinden daha zor. Ama hiçbiri ihtimal dışı değil.
Ankara bildiğiniz gibi değil.