Anti-Laiklik Kahramanı

Bugün Hürriyet’in köşelerinde biraz gezeceğim.

İsmet Berkan, Kahraman’ın başlattığı laiklik tartışmasının beyhude bir tartışma olduğunu söylemiş (http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ismet-berkan_386). Güzel. Ama gerekçesi tuhaf: İçinde laiklik olmayan bir Anayasa, komisyonlardan geçip Genel Kurula gelemezmiş, gelse Genel Kuruldan geçemezmiş, geçse referanduma takılırmış. Filan. Kendisiyle karşılaşsam, “sen meseleyi tamamen yanlış anlamışsın” demek isterdim. Bir defa, eğer iş bu minvalde uzarsa, içinde laiklik ibaresi olmayan —veya manasız bir biçimde tarif edilmiş— bir metin pekâlâ gelir, referanduma kadar gider ve kabul edilir. Ama asıl mühimi, mesele Anayasa’dan laiklik ibaresinin çıkarılması değil

Ne?

Mehmet Yılmaz, bence, meseleye bir hayli yaklaşmış (http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/mehmet-y-yilmaz_148/namaz-kilan-bir-anayasa-mi_40095124): “Ama AKP iktidarı süresince edindiğimiz bir deneyim de ‘partiyi bağlamayan’ bu tür açıklamalarla zemin yoklamak gibi bir yöntem izledikleri. Ortaya bir fikir atıp, sonra geri çekiliyorlar. Aradan bir süre geçince tekrar aynı fikri duyuyoruz. Böylece zemin yoklaya yoklaya uygun zamanı kolluyorlar” demiş. Sonra da eklemiş: “TBMM Başkanı’nın konuşması böyle bir taktiğin sonucu mu, bilemiyorum.” Bence AKP böyle zemin yoklayarak çok şey yaptı. Ama böyle yaptığı düşünülen pek çok şey, hiç de planlanmış bir zemin yoklama işi değildi. Mevcut mevzuun da bu kategoriye girmediğini düşünüyorum.

Bence şöyle oluyor:

AKP, seksen küsur yıldır birinci ligde oynayacak bir takım çıkaramamış bir şehir gibi. Bir yığın kompleksli mahlûk, AKP çekirdeğinin etrafında üşüştü. Geçmiş efsaneleri birbirlerine anlata anlata geçirmek zorunda kaldıkları yılların acısını çıkarıyorlar. Geçmiş efsaneler dedikse, en ele avuca geleni Necip Fazıl. Anlayın artık. Aha işte onların alt liglerde oynarken sergiledikleri marifetler nelerse, onları tekrarlaya tekrarlaya ezberlemiş olan, ama her tekrarda ve ezberde olduğu gibi üstelik deforme edilmiş haliyle hatırlayan birileri, “aha işte vakti geldi” deyip, bir zırvalık yumurtluyor. Planlı ve direktifle olmuyor yani çoğu. Ama vaktinin sahiden gelip gelmediği, yumurtlayanın teşhisinin doğru olup olmadığı da, az sonra belli oluyor.

Bu süreçte, genellikle, AKP cenahının sergilediği bir zekâ olmadı bugüne kadar. Karşıdaki cenahın aymazlığının, zekâsızlığının ekmeğini yedi AKP daha çok. Şimdi şu laiklik meselesinde olduğu gibi… Aha işte bugün, memleketin dört bir yanından yankılandı Kahraman’ın yumurtası. Ne olmuş oldu?

Birçok şey oldu. Biri —ve belki de en mühimi— şu: AKP’ye oy veren kitlede “yahu biz hâlâ iktidar değilmişiz” duygusu uyandı. Öyle ya, eğer anladıkları —ve reislerinin anlamaların istediği— gibi iktidar olsalar, onların hassasiyetleri önünde durulamaz olmalıydı. Onlar yıllardır laiklik sopasıyla dövülmüştüler. O halde, eğer iktidar olsalar, kendilerini dövmekte kullanılan sopanın artık tedavülde olmaması gerekirdi.

Bugüne kadarki tecrübemizden biliyoruz ki, AKP’ye oy veren kitlede “ulan biz bunlara kimseye verilmemiş desteği verdik, yine de iktidar olmayı beceremiyorlar” diye bir duygu uyanmıyor. Aksine “biz ne kadar arkalarsak arkalayalım, bizim çocukları iktidar yapmıyorlar” duygusu uyanıyor. Hem iktidar olup hem de hep mağdur olmayı başarmak da bu duygu sayesinde mümkün oluyor.

Normal şartlarda, AKP’ye oy veren kitlenin laiklik filan gibi mevzularla bir alıp veremediği yok. Hatta Akif Beki’nin anlattığı gibi anlatılırsa (http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/akif-beki_501/hukumet-deviren-medyayi-taniyalim_40095120), yani “Geldiğimiz yerde laikliği istemeyen, dine dayalı anayasa isteyen AK Partili bir Meclis Başkanı var. İran’dan, Arabistan’dan, Afganistan’dan, tarihteki diğer örneklerinden biliyoruz; dine dayalı demek, dinin belli bir yorumuna dayalı demek” denirse, dine dayalı bir Anayasayı pek de istemeyebilecek bir kalabalık var AKP’nin arkasında. Evet, partinin çekirdeği, az önce dediğim gibi, Akit’lerde, Vakit’lerde zırvalanıp durmuş köşeli lafları ezberlemiş olanlarla kuşatılmış durumda ama çeperlere doğru yayıldıkça renkler çeşitlenmese de, tonlar çeşitleniyor yani.

Şimdi siz “laiklik de laiklik”, “vay Atatürk’ü silecekler” filan diye taarruza geçince, o farklı tonlardaki kitle, “bunlar yine bizi dövecekler” diye dövüldükleri günleri hatırlıyor. O çekirdeğin etrafındakilere yaklaşıyor.

Netice?

Kahraman —benim tahmin ettiği gibi— tamamen kendi inisiyatifiyle ve “hah, vaktinde Talebe Birliğinde ezberlediğimiz şeylerin vakti geldi” diye yumurtladıysa bile bu yumurtayı, ona böyle taarruz edilince, AKP’ye oy veren kitle yumurtanın üzerinde kuluçkaya yatacak. İki aya kalmaz, “satarım anasını, dibacesinde laiklik olan bir Anayasa getirecekseniz önümüze, hiç getirmeyin” durumuna gelebilir ahali. Mesulü de Kahraman veya AKP olmaz yani.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin