Aynı Şeyleri Yaparak
Dün, Çin’i örnek gösteren AKP “teaser”ından söz eden bir şey yazdım. Aslında birinci lige terfi maçlarına göz ucuyla bakarken gözüme ilişmiş, reklam olduğu hiç belli olmayan, reklamlar arasında yer almayan, öyle, tuhaf bir şeydi. İlk anda gördüğümü bile fark etmiş sayılmam. “Türkiye Vakti” logosundaki AK harflerinin beyaz yazılmış olması saatler sonra dank etti. Sonra da “Çin ne iş” diye yazdım.
Ancak yazıyı yayınladıktan kısa süre sonra, “bu bir başına Çin işi değildir” dedim kendi kendime. “Bunun başka versiyonları da olmalı.” Sonra da buldular o başka versiyonları çocuklar. Meğer on günü aşkın süredir dönüyormuş, Almanya, Fransa, Japonya ve saire versiyonları… Çin’e anca sıra gelmiş. İsrail’e de sıradadır herhalde.
(Bu arada dolar 4,42’ye düştü.)
***
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali olan muhtelif kişilere, seçim kararı verildikten sonraki hemen her görüşmede, “kampanya döneminin büyük bölümü Ramazan” dedim, “bunu istismar etmeye yeltenecekler, işin cılkını çıkarmakta bir beis görmeyeceklerdir.” Tedbir olarak, daha onlar böyle bir teşebbüste bulunmadan, “ulan milletin Ramazan’ını siyasete meze yapmayın” diye yaygara koparmalarını telkin ettim. Eğer bu hususta bir farkındalık oluşturulursa, zihinlerde, ister istemez, Ramazan’a yapılan her gönderme “evet, Ramazan’ı meze yapıyorlar” düşüncesini tetikleyecek, yapılan işler ters tepecekti.
Görünen o ki “Türkiye Vakti”, dün de işaret ettiğim gibi, “filanca şehir için iftar vakti” ibaresine gönderme yapıyor. İftar saatinde, televizyon programlarının arasında yayınlandığını düşünün. “Evet, uzunca süre aç, susuz kaldık ama sonuna geldik” duygusunun eşliğinde… Eğer daha önce “Ramazan kim bunlar kim, bunlar için Ramazan bile propaganda malzemesi” lafı dolaşıma sokulsa, tersine çalışırdı. Ama muhalefet, iktidarın ne yapabileceğini tahmin edip tedbir almak veya karşı atak yapmak gibi işler işlemiyor. Ahali kendi kendisine idrak etsin olup biteni, olan bitenden hoşlanmasın ve… İktidarı bu çetenin elinden alıp kendilerine versin. Nerede o —bu nadide muhalefeti hak eden— ahali… Olmaz kardeşim bu ahaliyle.
Muhalefet denen şeyin karnesi bu.
(Bu arada dolar 4,43’e düştü.)
Gelelim “Türkiye Vakti” hikâyesine… Bu işleri yapanların hiç aklından çıkmıyor olabilir ama ahalinin önemli bir bölümü için AKP öncesi dönem, Yontma Taş ve Cilalı Taş dönemleri arasında bir yerlerde kalıyor. Dolayısıyla, tepesine atom bombası atılmış olan Japonya misalinde mesela, atom bombası AKP iktidarına denk gelir zihinlerde… Veya Nazizm yüzünden dünya savaşına sürüklenmiş olan Almanya’daki Nazizm, pekâlâ Erdoğan dönemini çağrıştırabilir.
Elbette bu altlığın üzerine ne inşa edeceklerini bilmiyorum. Ama eldeki veriler —muhteva, dil, grafik dili, müzik filan— gösteriyor ki, çok “çaresiz” bir teşebbüs bu. Ve… Esas mühimi, daha “çareli” bir başka teşebbüs, daha kapsamlı bir kampanya da ufukta görünmüyor.
Bundan sekiz-on yıl önce benzeri bir “kampanyaya giriş”, AKP’nin rakipleri için tehdit edici, hatta imha edici olabilirdi. Değişen ne? Yaşanmışlıklar. AKP’ye oy versin vermesin hemen herkesin muhtelif yerlerinde Erdoğan tarafından açılmış, çoğu kabuk bağlamaya fırsat bulamamış yaralar var. Sadece hayal kırıklıklarından söz etmiyorum, aldatılmışlıklar, hakarete uğramışlıklar, korkutulmuşluklar… Ne ararsanız…
(Bu arada dolar 4,45’e düştü.)
Erdoğan iktidarı musalla taşında. Yeni bir şey de değil bu, en azından 2014 başından beri öyle. Ama cenaze namazını kıldırmaya talip bir imam çıkmadı. Öyle uzaktan bakınca, 2007’de sandıktan çıkan ile 2015’te sandıktan çıkan birbirini andırıyor ya, derin analistlerimiz şartların da aynı olduğu neticesine varıveriyor hemen. Hâlbuki —defalarca işaret ettim— 2007’de beher oy için söylenen yalan, gerçekleştirilen tehdit ve saire ile 2015’teki arasında muazzam fark var. AKP için her bir oyun maliyeti olağanüstü arttı. Mesele şu ki, muhalefet, daha düşük maliyetli ve fakat eşdeğer kalitede bir “ürün” vadedemedi.
Şimdi?
Şimdilik görünen şu ki ahali, aynı musalla taşının başında, önlerinde gördükleri kim varsa onun arkasında saf tuttu. Bu cenazeyi bu defa kaldıracaklar, kararlı görünüyorlar. İmam niyetine kendisine uydukları zatlar ne yaparsa yapsın, kendileri kendilerini bir “namaz” kılmış addedecekler. Yani bu defa cenaze kaldırılırsa, ortaya bir “imam adayı” çıktığından değil, ahali “kim çıkarsa çıksın uymaya karar verdiğinden” olacak bu iş. “Türkiye Vakti” filan, kaderi geciktirmeye yetmez.
Hiçbir şey mi yetmez?
Bazı şeyler yetebilir. İmam niyetine kendisine uyulanlar dönüp ahaliye söverlerse mesela… Olur mu olur! Bu muhalefet “kafası” bu işi bile işler.
(Bu arada dolar hızla 4,50’ye düşüyor.)
Erdoğan’ın Londra’da işi ne? Times, Telegraph neden Erdoğan’ın “lüzumundan” bahsediyor? BBC neden soruları ürkerek, korkarak soruyor? Ve tam da bu arada… Filistin’de olup bitenlerin memleketimin çok bilmişleri tarafından “yahu şimdi yine bunların oyları konsolide olur” diye okunmasının manası ne?
Şu…
24 Haziran’da öyle veya böyle bir cenaze kalkacak. Son cenaze o olmayacak. Sırada birçok cenaze var. Dünyanın mevcut sistemi çatırdıyor. Dünyanın bütün muktedirleri zor günler yaşıyor. Einstein’ın aynı şeyi yaparak farklı neticeler beklemeyi ahmaklık olarak nitelemesi pek makbul bir aforizma —siz de defalarca müracaat etmişsinizdir. Ama aynı şeyleri yapıp aynı neticeyi beklemenin en büyük ahmaklık olduğu bir dönemde yaşıyoruz.
24 Haziran’da öyle veya böyle bir cenaze kalkacak. Erdoğan iktidarının hanidir musalla taşında bekleyen cenazesi kaldırılabilirse… Bir ihtimal sonrasında kendimizi tedavi edecek bir yol bulabilir, sıradaki cenaze biz olmayabiliriz. Eğer AKP oylarını konsolide edenin Filistin olayları, dolar ve saire olmadığını, kendisini muhalif görenlerin ezberleri olduğunu idrak edebilirsek…
Eğer bu cenaze bir defa daha musalla taşında kalırsa… Bizim cenazemizi kaldıracak olanlar düşünsün.