Belyaev’in Mirası
Birkaç ay önce BBC’de bir belgesele denk geldim. Renksiz, heyecansız bir şeydi. Neden olduğunu anlamadığım biçimde —muhtemelen beni izleyen yeğenlerimin de şaşkın bakışları altında— kanal değiştirmekten caydım ve belgeseli izledim. Belyaev’in Rusya’da elli küsur yıl önce başlattığı bir deney anlatılıyordu.
Deney basitti. Kafeslere kapatılmış çok sayıda tilkinin arasından, en az saldırganlık gösterenleri birbirleri ile çiftleştirilmişti. Her nesilde, popülasyonun en çok beşte birinin çoğalmasına izin verilmişti. (Merak edenler için bir özet http://blogs.scientificamerican.com/guest-blog/2010/09/06/mans-new-best-friend-a-forgotten-russian-experiment-in-fox-domestication/ adresinde yer alıyor.) Neticede, tilki türünün evcilleşmeye müsait olmadığı kanaati zarar görmüştü. Pekâlâ köpekler gibi davranan tilkiler türemişti nesiller sonra.
Belgeseli izledikten sonra okuduğum —birbiriyle alakasız— üç ayrı kitapta, deneyden veya onun neticelerinden söz edilmesi ilginç geldi bana: Why The West Rules — For Now (Ian Morris), The Compatibility Gene (Daniel M. Davis) ve A Troublesome Inheritance (Nicholas Wade).
Havada, Belyaev deneyinin ima ettiği şeylerin giderek önem kazanacağına, yakın geleceğimizi biçimlendireceğine dair bir koku var, bilesiniz istedim.
***
Sadece daha az saldırganlık sergileyen tilkilerin birbirleriyle çiftleştirilmesiyle, sadece davranışı değişen tilkiler ortaya çıkmıyor. Bu şekilde üretilen tilkilerin fizyolojileri de farklı. Daha yumuşak kulaklı, daha kısa kuyruklu, daha solgun renkli, kafa yapıları ve dişleri farklı tilkiler bunlar.
Bir defa şunu görüyoruz: Genler öyle birer birer, belirli özellikleri tayin ediyor değiller. Hemen her gen değişiminin, hem bireyin görünümünde (fenotipinde), hem de davranışında etkisi var. Ayrıca da, görünümdeki veya davranıştaki herhangi bir değişim, sadece bir tek gene bağlı değil. Yani her birey, görünümü ve davranışıyla, kompleks bir bütün. Her bireyin genomu da öyle…
Sonra şunu görüyoruz: Seleksiyon, son derece sınırlı süre içinde bile gözle görülür neticeler doğurabiliyor. Eğer uygun şartlar varsa, doğal seleksiyonun da benzer neticeler doğurduğunu varsayabiliriz demek ki. Yani eğer —Nicholas Wade’in de vurgulayıp durduğu gibi— mesela şehirleşme süreci bazı tutumların lehine, bazılarının aleyhine işliyorsa, şehirleşme sürecine giren her toplumda bazı genlerin yayılması hızlanabilir. Bu durumda da, hiç hesapta olmayan, şehirleşme sürecinin hiç de gerektirmediği başka bazı değişimler de vuku bulur.
Ayrıca şunu da görüyoruz: İnsan türünde meydana gelen her türlü değişim, son tahlilde —Daniel Davis’in veciz bir biçimde ifade ettiği gibi— insan türünün hayatta kalma iradesinin rekabet etme tarzından ibaret şeyler. Tilkilerde daha az saldırgan olmanın genetik malzemesi var. Ama bu genetik malzemeden daha az saldırgan tilkiler üretmenin, tilki türü için bir avantajı yok. Olsaydı, daha az saldırgan olan tilkileri birbirlerine yakınlaştıran, onların birbiriyle ilişki içine girmesine sebep olan baskılar ortaya çıkacak, tabiat Belyaev’in yaptığı işi Belyaev’e ihtiyaç duymadan yapacaktı. İnsan türünde mevcut olan malzeme, siz insan olmaktan utanıyor da olsanız, insan türünü tabiatın kanseri olarak görüyor da olsanız, insan türünün hayatta kalmasına uygun biçimde yeniden örgütlenip duruyor. Sizin tutumunuz insan türünün hayatta kalmasına yardımcı oluyorsa (ki mesela başka türleri sakınmak, ekosistemin devamlılığını koruyarak insan türünün hayatta kalmasına yardımcı olabilir) siz de desteklenirsiniz. Aksi halde…
Çankaya’ya kimin, nasıl çıkacağı da bu bir hikâyenin bir epizodundan ibaret.
***
İşin çok ciddi bir yanı daha var: Ben bu Batılıları biliyorsam, Nicholas Wade’in de ilk işaretlerini verdiği gibi, bu bulgulardan yola çıkarak, yeni nesil öjenikler icat edeceklerdir, çok sürmeyeceğine bahse girerim. İnsanlığın yüce değerleri adına, Batılı normlara uymayan toplumları evcilleştirmek için yeni teknolojilerden ilham alan genetik manipülasyonların eli kulağındadır. Eğer şimdiden başlamadılarsa tabii…
Haberiniz ola…