Ben Olmasam…

Kobani bahanesiyle tırmanan gerginliği Davutoğlu yönetememiş de, Erdoğan bu yüzden müdahale etmek zorunda kalmış. Bazıları tabloyu böyle görüyor. Size de böyle mi görünüyor?

Erdoğan muhtemelen, Davutoğlu’nun performansından memnun değildir. Yani sorsanız, “beceremedi” diyecektir. Diplomatik davranıp dile getirmese bile, muhtemelen öyle düşünüyordur —daha doğusu hissediyordur.

Mesele şu ki, Davutoğlu yerine kim olsaydı, o da hangi performansı sergileseydi, Erdoğan yine tastamam aynı şeyi hissedecekti. Erdoğan kendisinin benzersiz biri olduğunu zannediyor ve şimdi kendisi Başbakan olsaydı ne yapacaktı olduğunu düşünüyorsa, tastamam o şeyin, tastamam Erdoğan tarzıyla yapılması icap ediyor ona göre. Dolayısıyla, diğer her opsiyon kusurlu.

***

Erdoğan’ın yakınında olup, onun reaksiyonlarına şahit olanlar, hali böyle, yani yukarıda özetlediğim gibi yorumluyordur. Ama muhtemelen hakikat başka. Erdoğan kendisine ihtiyaç kalmadan işlerin yoluna girmesi ihtimalinden fena halde rahatsız. Kendisi bile meseleyi böyle algılamıyordur, o ayrı. Ama Erdoğan’ı güden asıl müteharrik güç, onsuz da olabileceği ihtimalinin hissedilmesinden duyduğu korku.

Herkesi korkutan adam, herkesten çok korkuyor. Üstelik korkusu herkesinkinden daha çaresiz. Erdoğan’a öfkeliyseniz, onun ne kadar korkuyor olduğunu düşünüp, ruhunuzu serinletebilirsiniz, isterseniz.

***

İnsanların, iktidar sahibi olduklarında böyle insani motiflerle hareket etmelerine ihtimal veremiyorsunuzdur muhtemelen. Şöyle cafcaflı ideolojiler, uzun vadeli ajandalar filan daha şık duruyor ne de olsa. Ama öyle şeyler, kararlar verilip tercihler yapıldıktan sonra, tercihlerin gerekçesini açıklamak için işe yarar. Kararları veren, tercihleri yapan, sizin, benim gibi insanlar.

E, ama Belçika’da, Fransa’da filan Erdoğan gibi adamlar iktidara gelip, olanca huysuzlukları ve fevkalade yüklü bilinçdışıları marifetiyle iş görmüyorlar.

Öyle mi düşünüyorsunuz?

Bence yanılıyorsunuz. Bence onlar için de aynı kurallar geçerli. Mesele şu ki, İngiltere’de, Almanya’da filan, kudret sahiplerinin kendi kendilerini sınırlamasına emanet edilmemiş işler. Herkes başkaları tarafından sınırlanıyor. Çünkü oralarda kerameti kendinden menkul bir takım generaller gelip, “yahu tartışmayla çok vakit kaybediliyor, nasılsa yapılacak olan belli, şöyle denetimden muaf kudretli odaklar inşa edelim, kalkınıverelim bir güzel” deyip manasız bir anayasa yapamadılar.

Memlekette parti genel başkanlarından rektörlere kadar herkesin sınırları kendi sütüne kalmış. Öyle olunca, herkesin çiğ süt emmiş olduğu, çok geçmeden ortaya çıkıyor. Sonra biz o rektörün yerine şunu, bu başkanın yerine onu, milli takımın başına da şunu koyup, problem çözeceğiz diye uğraşıyoruz.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et