Beyazlaştırabildiklerimizden misiniz?

Voltaire’in Candide’i, peşinden nefes nefese dünyanın dört bir yanında koşturduğu sevgilisine nihayet İstanbul’da kavuşur. İlk kitabın son bölümlerinde, dostları ile birlikte, İstanbul yakınlarındaki bir çiftlikte soluklanırlar. Bu arada, âlemin sırrını öğrenme ümidiyle, bu sırra vakıf olduğundan kimsenin şüphe etmediği bir dervişi ziyaret ederler. Bence derviş âlemin sırrını açıklar da, onlar farkına varamazlar. Hayal kırıklığı içinde çiftliklerine dönerlerken, İstanbul’da iki vezirin ve şeyhülislamın kellelerini verdiği haberini alırlar. Yol üzerindeki bir çiftlikte dedikoduları öğrenmeye çalışırlar. Çiftçi İstanbul’da olup bitenle hiç alakadar değildir. Kendisini üç kötülükten, avarelikten, sefahatten ve muhtaçlıktan muhafaza eden küçük çiftliğinde, hiçbir şeyhülislamın adını merak bile etmeden, çocuklarıyla birlikte çalışmakta, geçinip gitmektedir. Candide kendisini bir süre oyalayacak olan dersi çiftçinin asude hayatından öğrenir: Biz bahçemize bakalım.

Candide’i yazan Aydınlanma’nın Voltaire’i sefih bir adamdı. “Okumak sizin neyinize, aranızdan Voltaireler filan çıkmaz, bahçenizle meşgul olun, size kâfi” dediğini de biliyoruz. O dönemde meslek liseleri mevcut olsaydı, belki “siz meslek liselerine” diye istikamet de gösterebilirdi. Yani Voltaire’e göre bazı insanlar müsvedde doğar ve müsvedde halinde de ölmeleri gerekir. Onları temize çekmek için harcanacak çabaya yazıktır.

***

Memlekette nesli tükenmeye yüz tutmuş kalem efendilerinden biri, beni temize çekmek için yıllardır elinden geleni esirgemiyor. Ondan öğrendim, eskiden kalemde müsveddeleri temize çeken kalem efendisine mübeyyiz denirmiş. Mübeyyiz, yani beyaza aktaran. Voltaire ne derse desin, normal şartlarda kimse beyaz doğmaz. Hiçbir şey önce beyaza yazılmaz. Bazıları beyazlaşır. Bazı müsveddeler düzeltilir ve beyaza çekilir. Raflara dizilenler beyaza aktarılmış olanlardır. Dönüp yeniden okunanların tamamı beyaza çekilmişlerin arasından çıkar.

Medeniyetleri birbirinden farklılaştıran, hangi vasıflara sahip müsveddeleri beyaza yazdıkları, beyazlaştırdıklarıdır. Beyaza yazılırken müsveddeleri nasıl tashih ettikleridir. Eğer dünya kütüphanesinin Türkiye rafında sıra sıra dizilmiş olan zevatın dünya piyasasında müşterisi yoksa, mesuliyet müsveddelerin işe yaramazlığına yüklenemez yani. İşin sırrı, kimin, nasıl beyaza çekiliyor olduğunda…

İçgüdüleri devreye giriyor galiba, beyaza çekilmiş Türkler endişeleniyorlar. Okuma fırsatı bulur da beyaza çekilip raflarda yerlerini alırlarsa, ahalinin çocuklarının bazıları kendilerini fena halde utandırabilir diye korkuyorlar herhalde. Utanmaları zor, daha muhtemeli, ayaklarını kaydırırlar diye korkuyorlardır. Bu yüzden “neyinize gerek üniversite, mezunlara da iş yok zaten” deyip duruyorlar.

Bana kalırsa endişeleri yersiz. Arkadan gelenler rol modeli olarak kendilerini seçtiğinden, mesela kimse bilim adamı olma hayali kurmuyor. Herkes rektör olmak derdinde. Önce bir diploma, sonra bir makam, ardından nasıl edinildiği ehemmiyet taşımayan, makam marifetiyle kazanılan bol para, sonra marka kıyafetler, otomobiller ve saire.

Güzergâh belli, araç hazır, yol pürüzsüz, rehber de sizsiniz. Muhkemdir sistemimiz, emniyettesiniz, rahat olun.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin