Bölünmek
Afrika’dan toplanan köleler, kendilerini taşıyan Amistad adlı gemiyi ele geçirirler. Afrika’ya dönmeye çalışırlarsa da başaramaz, Amerika kıyılarına vururlar. Amerika’da kölelik yasak olmasa da, ülkeye köle ithal etmek bir süredir yasaktır. Amistad vakası, yeni bir siyasi ve hukuki mücadeleyi tetikler. Ekonomisi köleliğe yaslanan güney eyaletleri, Amistad davasının köleliği tartışma konusu yapmasından tedirgin olur. Başkan baskılardan ürker ve davayı, üyelerinin çoğu köle sahibi olan Yüce Mahkemeye taşır.
Spielberg bu gerçek hikâyeyi Amistad adıyla film yapmıştı. Bence iyi bir filmdi ama tuhaf bir biçimde, hatırımda kalan yegâne sahnesi, sinemaya en az benzeyen sahnesi oldu. Eski başkanlardan John-Quincy Adams, Afrikalıları müdafaa ettiği uzun tiradında, “Eğer mahkeme kanunlara saygı gösterip bu insanlara haklarını teslim ederse iç savaş çıkacakmış deniyor” der. Ve sonra ekler: “Çıksın çıkacaksa”.
***
“Şu neticeyi elde edelim” veya “şu neticeden kaçınalım” diye davranmak, herhalde insanlık tarihi kadar eski bir tutumdur. Ama genellikle zannedildiği gibi evrensel bir tutum değildir, birçok durumda böyle davranmayız. Hukuk mesela, filanca neticeyi elde etmek için değil, mevcut kurallara göre davranmayı gerektirir. Yani mesela, DTP kapatılmasını gerektirecek şeyler yapmışsa, kapatılır. Kapatılması ülkenin sahiden bölünmesine, bir iç savaşa yol açacaksa bile… Elbette ben de biliyorum, siyaseti düzenleyen mevcut mevzuat, Türkiye’nin önünü tıkayan takozların en büyüğüdür, behemehâl değiştirilmelidir. Ama cari olan da o mevzuat.
Kaldı ki, tiradını dinlerken, Adams’ın meselesinin sadece hukukun tabiatıyla sınırlı olmadığı da hissedilir. Hani mesela ülkenin bölünmemesi bir vakitler Kürtlere en tabii haklarının verilmemesine, şimdi DTP’nin kapatılmamasına bağlıysa, koyverin bölünsün. Bu kadar kolayca bölünüverecek bir ülkeyse Türkiye, zaten bölünecektir, mani olamazsınız.
Amistad vakasından yirmi yıl sonra Amerika’da sahiden de iç savaş çıktı. Herhalde herkes mutabıktır ki, Amistad davasında Yüce Mahkeme Afrikalıların Afrika’ya gönderilmesi yolunda karar vermeseydi de çıkacaktı. Ama eğer iç savaş çıkmasın diye eğilip bükülseydi, o acılı savaş yıllarından sonra Amerika, yeni bir istikbal inşa etmek için gereken zeminden mahrum kalacaktı.
***
Türkiye’nin meselesi DTP’nin kapatılıp kapatılmaması filan değil. Hatta bölünme ihtimali de değil. Memleketin bölüneceği filan yoktu. Şimdi, zaten mevcut olan fiili bölünmeden daha kesin, daha keskin bir bölünme ihtimali var mı bilmiyorum. Varsa, bir vakitler birilerini terbiye etmek kastıyla imal edilmiş olan bölünme korkusundan başka bir sebebi de yok. Ama her ne olursa olsun, bölünme korkusu, bölünmenin kendisinden bile daha taşınmaz bir yüktür.
Şunu öğrenebilmiş olsaydık bence kâfiydi: Kürtlere en temel haklarını vermemek için bir bölünme korkusu imal ederseniz, keser döner sap döner, gün gelir, ihtimamla imal ettiğiniz o bölünme korkusunu hasımlarınız kullanmaya başlar.
Cemalettin N. TAŞCI