Bu Hesap Şaşar
Suruç sonrasında olup bitenlere bakınca, AKP’nin ve ona akıl verenlerin akıllarının hepten buharlaştığını düşünmemek elde değil. Eh, havalar da çok sıcak.
Görünen o ki, koalisyon kurmayı kimse istemiyor artık. Herkes derhal seçim istiyor. Anladığım kadarıyla, araştırma şirketleri, kendilerine araştırma sipariş eden partinin oylarına birkaç puan eklediler, herkes derhal seçim olursa kârlı çıkanın kendisi olacağını zannediyor.
Ömrümüz varsa, göreceğiz artık.
Ama…
Hesaplar böyleyken ve AKP ile CHP –1982 dünya kupasında Almanya-Avusturya arasında oynanan skandal maçtaki gibi– topu çevirip süreyi tüketmeye çalışırken, Suruç oldu. (Kendiliğinden olduğunu, AKP devletinin bir performansı olmadığını varsayarak devam edeceğim.) AKP’nin aklıevvelleri herhalde, “bize bir hareket lazım, kilitlenmiş oyunu çözecek herhangi bir şey, biz onu fırsata çevirmeyi biliriz” filan gibi arayışlar içindeydiler, Suruç’ta derin bir fırsat gördüler. Bir nevi, tünelin ucunda bir ışık… Tünelin sonunu gördüklerini zannettiler besbelli.
Hâlbuki tren geliyor.
***
Eğer süzme ahmak değillerse, Suruç sonrası yapıp ettiklerinin HDP’ye giden oyların geri gelmesine yardımcı olmayacağını biliyor olmalılar. Şapkadan çıkaracak bir tavşanları, mesela seçimden hemen önce HDP’yi kapattırmak ve seçime girmesine mani olmak gibi bir projeleri yoksa, HDP’yi şeytanlaştırmak, HDP’ye sadece AKP’den değil, her yerden giden oyları HDP’de sabitler. Birçok sebeple: (a) AKP’nin –ve elbette Erdoğan’ın– canını en çok yakanın HDP olduğunu hatırlatıp durur ahaliye, (b) ahaliyi PKK ile AKP arasında değil, HDP ile PKK arasında bir tercihe zorlar, barış ümidini sürdürmenin ancak güçlü bir HDP ile mümkün olduğu kanaatini besler, (c) az sonra söyleyeceğim gibi, MHP oyları tırmanır ve bu da HDP’ye yığınak yapmayı gerektirir. Ve saire…
AKP’nin aklıevvelleri HDP’yi şeytanlaştırmanın, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile paylaşılan bilgilerin HDP’ye verilmemesi gibi jestlerin HDP’ye giden oyları geri almaya hizmet etmeyeceğini akıl edemiyor olabilirler mi? Yani süzme ahmak olabilirler mi? Bakın o da tamamen ihtimal dışı değil. Nereden biliyoruz? Seçimden önceki tercihlerinden…
Ne diyeyim, kolay gelsin…
***
Kırk satır kısmı böyle. Gelelim kırk katır yanına…
PKK karşısında şahinleşmek, MHP’ye giden oyları geri getirir mi?
Çarşaflılara altı oklu rozet takmak dindar oyları CHP’ye getirdi mi? Getirmedi. AKP’nin meşruiyetini artırdı, çünkü AKP din bezirgânlığının tescilli markası. Eğer din bezirgânlığı yaparsanız, demek ki, AKP değirmenine su taşımış olursunuz. Anti-Kürt bezirgânlığının tescilli markası kim? MHP. Şimdi birden ahaliye Kürt aleyhtarlığının ne kadar ehemmiyetli, her şeyden ehemmiyetli, memleketin en acil işi olduğunu anlatmaya başlarsanız, “a bunlar da Kürtlere gıcıkmış” demez kimse. Aslı varken taklidini satın almaz. Dolayısıyla, AKP’nin mevcut politikası, AKP’den MHP istikametine olan akıntıyı tersine çevirmez, güçlendirir.
Adam orada yıllardır sadece Kürt düşmanlığı üzerinden bir dükkân işletiyor, seçimden sonra da tırnak ucu kadar esnemedi. Yani sırtında “çözüm süreci” filan gibi, ateşkesi sürdürmek pahasına güneydoğuda fiilen devleti yedeğe almak gibi bir kamburu yok. Rüzgâra göre yön değiştirmedi, rüzgâr dönsün de benim değirmenimi doldursun diye bekledi. Yedirirler mi sana Kürt düşmanlığının nemasını?
Desen ki “ama beni aldattılar, barış yapacaktık, barış için üzerimize düşeni yapmaktı tek derdimiz”, sorarlar adama, “yahu kardeşim ne budalaymışsın, Cemaat aldattı, PKK aldattı, başka kimler aldatıyor seni”. Hadi birincide, yani “Cemaat bizi aldattı” dediğinde, öte tarafta kaçılacak bir parti yoktu. Neticede mesele din bezirgânlığının iç işlerinden ibaretti. Ama bu yanda “PKK bizi aldattı” dediğinde “dediydik” diyen çok olacak. Sonra bir hata bir hatadır ama ikincisi alışkanlık demektir. Filan.
***
AKP’nin aklıevvelleri, Gezi’de işlerin değiştiğini, Türkiye’nin onların ezberindeki Türkiye olmaktan çıkmış olduğunu idrak edemediler. Bildik oyunlarını tekrarlayıp durdular. 7 Haziran’a tosladılar. 7 Haziran da bunların akıllarını başlarına getirmedi anlaşılan. Kasım sonlarındaki hallerini merak ediyorum. Eğer –daha önce de dediğim gibi– şapkadan çıkaracak bir tavşanları yoksa…
“Biz söyleriz, yeterince tekrarlarız, inanırlar” diye düşünüyorlar besbelli. Şimdi “Suruç’u IŞİD vurdu, siz PKK ile mindere çıktınız, ne iş?” diye sormaz kimse diye düşünüyorlar. İnanmıyordu kimse. Ama bambaşka sebeplerle oy veriyorlardı. Bunlar da Kabataş yalanına, Gezi’nin uluslararası bir komplo olduğuna, Suriye’de işlerin yolunda olduğuna ahalinin inanmış olduğuna hükmediyorlardı, sandık neticelerine bakıp.
Şimdi, Davutoğlu hangi derin fikirlerle topu çevirip koalisyon kurmaktan kaçınıyor bilmiyorum, ama tepelerde şöyle bir hesap yapılıyor tahmin ediyorum: Koalisyon kurmayı istiyormuş gibi yaparız, kurdurtmayız. Bu arada HDP’yi PKK ile birlikte paketleriz, bu ahali PKK’ya oy vermez, mecburen bize döner. Öte yandan PKK karşısında da şahin kesiliriz, araştırmalarda çözüm süreci yüzünden kaybetmiş göründüğümüz oylar da döner. Bu arada Ahmet’e de “vitrini yenilemek lazım” deriz, kenara çekilir. Yeni bir vitrin sunarız ahaliye… Gelsin tek başına iktidar.
Şunu bile akıl edemiyorlar: İlk defa “kaybedilmiş oyları geri kazanmak” filan gibi küçük hesaplarla uğraşmak zorunda kalıyorlar. Daha düne kadar 3-0 galipken dördüncü golü arayan bir takım gibiydiler ve fakat düştükleri hal, maçın uzatma dakikalarında beraberliği kurtaracak golü atabilmek için bir yığın cambazlık yapmak zorunda kalmak.
Giriştikleri işin bir yığın teknik sıkıntısı olacak. Ne bileyim Davutoğlu’nun kenara çekilmekte arıza çıkarması, onun yerine girecek kişinin kendisi olması gerektiğini düşünenlerin itişmesi, kongre tarihinin belirlenmesi, teşkilatın yorgunluğu, kampanya döneminde “hepsi bize karşı ittifak halindeler” türünden toptancı sloganların kullanılamayacak olması, koalisyonu kurdurmayan taraf olmanın saklanamayacak olması, bütün dünyaya karşı dövüşen asrın liderinin şimdi bir garip HDP’yi hedefe yerleştirmesindeki küçülme ve saire…
Bu kafalarla bu işin altından kalkamazlar. Ben de pek üzülmem yani…