Cemaat Ne Yaparsa Düşman?

Çarşamba gecesi Fenerbahçe Monaco deplasmanına çıkacak. Bir beraberlik Fenerbahçe’ye kâfi.

Pereira Fenerbahçe taraftarları arasında bir anket yapsa. Her taraftar, sahada görmek istediği sadece bir oyuncunun adını verebilse. En çok oy alan on bir oyuncuyu sahaya sürse Pereira…

Fenerbahçe taraftarının çoğunluğunun her şartta kazanmayı isteyen, hücum etmeyi seven bir takım sevdiği varsayımı var. Eğer bu varsayım doğruysa, bu yolla seçilecek on bir, muhtemelen içinde en çok bir veya iki defans oyuncusu barındıran, hiçbir kaleci barındırmayan bir on bir olabilir. Pereira böyle bir on birle sahaya çıksa… Maçtan önceki röportajda “Fenerbahçe taraftarı en iyisini bilir, biz Fenerbahçe taraftarını mutlu etmek için buradayız” türünden laflar etse… “Beraberlik de bize yetiyor ama Monaco’yu sahasında ezeceğiz, Fenerbahçe tarihine yakışan bir zafer kazanacağız” filan dese…

Eh, futboldan azıcık anlayan herkes tahmin edebilir ki, Fenerbahçe böyle bir on birle hezimete uğrar ve turu kaybeder.

Lafı nerelere getirmeye çalıştığımı düşünüyorsanız boş verin. Söylemek istediklerim çok ve siz zaten çoğunu şimdiden anladınız.

Ama dahası var.

Pereira maçtan sonra kameraların karşısına geçtiğinde “futbol dünyası bildiğiniz gibi adil değil. Avrupa beşten büyüktür. Ama birkaç ülke UEFA’yı kontrol ediyor. Avrupa’da zaten herkes Türklere düşman. Hakemler hangi ülkeden olurlarsa olsunlar, Fenerbahçe’ye kaybettirme kararlılığıyla sahaya çıkıyorlar” filan diye konuşsa…

Futbolun çok adil olmadığı malum. Fenerbahçe-Karabükspor maçında Karabükspor’un başına gelenler, az çok benzer bir biçimde, City-Fenerbahçe maçında da Fenerbahçe’nin başına gelir galip ihtimal –istisnalar ihtimal dışı değil. Monaco-Fenerbahçe maçının hakemi de, daha başta, bir iki pozisyonda, takdir haklarını Fenerbahçe aleyhine kullanmış olabilir. Yani Pereira hepten haksız da olmayabilir.

İyi de…

Böyle bir zihniyetle, böyle bir mekanikle oluşturulmuş bir kadronun hezimete uğraması için bu tür açıklamalara lüzum olmaz. Mutabıkız değil mi? Kafası böyle işleyen bir Pereira başında olduğu sürece, Fenerbahçe’nin işlerinin yolunda gitmeyeceğine hepimiz bahis oynayabiliriz –Pereira’nın kendisi bile…

Bu durumda, eğer Pereira ısrarla, üstüne basa basa, maçın neticesinin daha maç başlamadan kararlaştırıldığını söylemeye devam ederse, ben de buna inanırsam, “o halde demek ki o kararı verenler Pereira’yı da satın almışlar” noktasına varırım. Varamam mı? Varmam manasız mı olur?

Bence aksine, varmamam manasız olur.

***

“Bölge ahalisi PKK’dan yılgın, PKK aynı zamanda dış güçlerin maşası, biz PKK ile savaşıyoruz” demişsiniz. Maçtan önce buna benzer laflar etmişsiniz. Maç bittiğinde tabelada yazan şu: Bölge halkı, “ulan PKK filan gibi bir silahlı güç olmazsa, bunlar bizi bire kadar kıracaklar. Bunu da üstümüze bomba atıp acısız sızısız yapmakla da tatmin olmayacaklar, her birimize tarifsiz acılar yaşatmadan ölmemizle bile doymayacaklar” noktasına gelmiş, PKK’nın kucağına oturmuş. Yapılanlara bakılırsa, tabelada yazan şey, daha maç başlamadan yapılan tercihlerden zaten birebir öngörülebilir bir şeymiş –ve zaten mercimek tanesinden daha büyük aklı olan hemen herkes de öngörmüş.

Ortada iki ihtimal var:

Ya mercimek tanesinden daha küçük aklınız var, sahaya çıkarken oluşturduğunuz kadronun ve verdiğiniz taktiğin tabii neticesini öngörememişsiniz.

Veya…

Veya “biz PKK ile savaşıyoruz” derken bize yalan söylüyorsunuz.

Şimdi, “bölgede 7 Haziran’dan sonra sergilenen vahşetin mesulü Cemaat” filan demeyin. Bu vahşeti kotaran bütün komutanlar Cemaatçi olabilir. Ama neler olup bitiyor olduğunu görüp duruyordunuz. Sizin gözlerinizin önünde oldu olanlar. 16 Temmuz günü şıp diye ensesine yapıştığınız, yani aylar önceden fişlediğiniz adamlar yaptılar bu işleri. “Yahu bunlar galiba ‘PKK ile dövüş adı altında onların ekmeğine yağ sürüyor’ diyemedi iseniz, ahmağın önde gidenisiniz. Yok, göre göre göz yumdu iseniz, son ana kadar Cemaat’in ve daha kötüsü PKK’nın ortağıydınız/ortağısınız.

***

7 Haziran sonrasında bölgede yaşananlar sadece bir misal. Siz Erdoğan ve avanesinin yaptığı her işe benzer bir şablonu oturtabilirsiniz. Ben sizin için bir misal daha vereyim.

Suriye’de Rusya’nın üssü vardı. Hep vardı. Ama Suriye politikasında Rusya’nın yeri son derece sınırlıydı. Esad’ı ve butik Suriye’sini müdafaa etmekten öteye geçemiyordu. Buna mukabil Türkiye, öyle veya böyle, muhtelif muhalif odaklarla temas halindeydi. Onlara malzeme ve lojistik destek sağlıyordu.

Türkiye’nin ittifak yaptığı grupların ve destek tarzının doğru olup olmadığını tartışmıyorum –bence doğru değildi. Tartışmaya çalıştığım şey şu: Suriye’de şöyle veya böyle bir ittifak ağınız var ve bu ağa Rusya dâhil değil. Rusya karşı tarafta. Sonra bir Rus uçağı düşürüyorsunuz. Birden ne oluyor? Tabela değişiyor. Türkiye 1 – Rusya 0 filan diye değil. Türkiye 0 – Rusya 5 olarak… Sonra da gol yemeyi sürdürüp duruyorsunuz.

İki ihtimal var:

Ya uçağı düşürmenin hangi neticeye yol açacağını tahmin edemeyecek kadar budalasınız. Veya bölgedeki hisselerinizi Rusya’da devretme niyetiniz vardı. Bize tam tersini söyleyip dururken.

Bir defa daha… Bize “ama Cemaat yaptı” demeyin. O adamların Cemaatçi olduğunu, uçağın düşürüldüğü anda biliyor olmalıydınız. Biliyormuşsunuz gibi görünüyor. Ama diyelim bilmiyordunuz. “Ulan biri bizi tufaya getiriyor” diye idrak edememenizi neyle açıklayacağız.

Siz Uludere’de, Rus uçağı vakasında, Akrep’in arkasına bağlanan cesetlerle şov yapmalar sırasında “bunlar olmamalıydı, yapanlar bu memleketin aleyhine işler işliyor, bir araştıralım, yapanları cezalandıralım” demeyip de, 17-25 Aralık’ta veya 15 Temmuz’da doğrudan size karşı harekete geçildiğinde mi harekete geçebiliyorsunuz? Türkiye hiç mi umurunuzda değil? Sadece sizin hırsızlık düzeniniz tehdit altına girdiğinde mi refleks gösterebiliyorsunuz?

Kimsiniz siz?

***

Tekrar soruyorum: Uludereler, aynalara yazılmış JÖH’ler, PÖH’ler, Rus uçağı düşürmekler ve daha bir yığın abukluklar sizin işiniz mi? Sizin işiniz ise neden bize düşman diye gösterdiklerinizin ekmeğine yağ sürecek, bizim kaybedeceğimiz kadrolarla sahaya çıkıyorsunuz? Ahmaklığınızdan mı, hainliğinizden mi?

Sizin işiniz değil de Cemaatin işi ise, Uludere’de, Sur yıkılırken, Rus uçağı düşürüldüğünde, neden 15 Temmuz sonrasında –veya daha önce 17-25 Aralık sonrasında– gösterdiğiniz şiddette reaksiyon göstermediniz? Hedefe yerleştirilen siz değil de Türkiye olunca, namlunun kimin elinde olduğu, merminin ne kadar tahripkâr olduğu ehemmiyetini kaybediyor mu?

Tekrar soruyorum: Kimsiniz siz? Hangi sahibin köpeğisiniz?

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin