Çeteleşmek
Yaşayan en büyük matematikçilerden V. I. Arnold, Fransa’da bir süre ders verdikten sonra, bundan on yıl kadar önce yazdığı “Matematik Öğretimi Üzerine” adlı makalesinde mevcut matematik öğretme anlayışını yerden yere vurmuş. Matematik öğretmekle vazifelendirilenlerin büyük bölümünün matematik bilmediklerinin delillerinden sadece biriyim. Ben de onların kurbanlarından olduğum için, Arnold’un verdiği matematik misalleri bana Çince gibi göründü. Lakin matematik bir vakitler başka türlü bir anlayışla öğretiliyorduysa, onu bilmiyordum. Mevcut biçimsiz anlayış Fransa’da ortaya çıktıysa, onu da bilmiyordum.
Neyse, konumuz matematik değil.
Makalenin başlarında Arnold soruyor: “Dünyaya Lagrange ve Laplace’ı, Cauchy ve Poincaré’i, Leray ve Thom’u hediye etmiş olan Fransa’da bu hal nasıl vuku buldu?” Sonra da hocası I. G. Petrovskii’den aldığı dersle kendisi cevaplıyor: “Hakiki matematikçiler çeteleşmezler. Ancak zayıflar, hayatta kalabilmek için, çeteleşmek zorundadırlar.”
Matematik öğretiminin zıvanadan çıkmasının sebebi sahiden de vasıfsızların çeteleşme ihtiyacı mıdır, bilemem. Ama Arnold’un tespiti Türkiye’nin hallerini açıklamak için çok uygun görünüyor.
***
Yılmaz Özdil geçenlerde, Mustafa Kemal’in şapka devrimini, memleketin bütün erkekleri şapka giysin diye yapmadığını iddia etti. İnsanların kafasının içindekini göremediği için kafasının üstündekini görmek istemiş. Şapka sayesinde, baktı mı, kimin devrimden yana olduğunu kimin olmadığını görebiliyormuş. Mustafa Kemal’in içinden geçenleri bilen bir uzmanın iddialarını tartışmak benim haddimi aşar. Herhalde haklıdır, niyet böyle bir şeydir.
Lakin şöyle bir mesele var: Böyle bir turnusol kâğıdı icat ederseniz, devrimden yana olanlara paye de verirseniz, kafasının içinde hiçbir şey olmayanlar bile kısa sürede anlar ki, şapka giymekte fayda vardır. Artık Atatürk bile olsanız ancak şapkayı görürsünüz, örttüğü boşluğu değil.
Arnold, çeteleşme ihtiyacı duyanların ortak bir zemin bulmak konusunda titizlenmediklerini, aşırı soyutlamadan anti-Semitizme kadar her şeyin işlerini görebileceğini söylüyor. Şapka ve ona iliştirilen vesaire de bu ihtiyacı görebilir yani.
Arnold’un da işaret ettiği gibi çeteleşme, her daim bir sosyal problemi çözer, vasıflı bir çevrede vasıfsızların hayatta kalmasını sağlar. Vasıfsızlar pek çok şeyi başaramayabilirler ama çete halinde ele geçirdikleri mevzileri tutmak konusunda, lüzumu kadar yaratıcı olabilirler. Mesela “üstünde şapka olmayan kafanın içinde matematik de olmaz” filan gibi aforizmalar imal edebilirler. Böylelikle de kendi sosyal problemlerini çözmüş olurlar. Artık hakiki matematikçi, sanatçı, siyasetçi olabilecek olanlar düşünsün.
Atılgan Salı günü hatırlattı, Tanpınar güzelce tespit etmişti: “Hayat şüphesiz, tüm cemiyetindir. Fakat mesuliyetleri yalnız münevverindir.” Tarih karşısında hesabı münevver verir. Aralarından dünya çapında bir tek kişi çıkaramamış olan şapkalılar, bu çoraklık da dâhil her şeyin hesabını da şapkasızların masasına yolladılar.
Sonra şöyle oldu: Birileri, yıllar yılı birikmiş olan hesaba itiraz etti. Ama faturayı çeteleşmeye değil, şapkaya, Cumhuriyet’e filan çıkardılar. Cumhuriyet hasımlığı ortak zemini üzerinde çeteleştiler. Güya kayıtsız şartsız milletin ama —Yılmaz Özdil yine de haklı— hâkimiyet tekelini, kafasının içindeki boşluğu şapkayla örtenlerin elinden, eşinin başörtüsüyle örtenler alıyor.
Cemalettin N. TAŞCI