Çocuk Oyunu
Biz çocukken, babalarının kanatları altında her türlü riskten azade büyütülen akranlarımız, hayatta işe yarayacak herhangi bir şeyi öğrenemedikleri gibi, futbol oynamayı da beceremezlerdi. Kimse onlarla aynı takımda oynamak istemezdi. Her dem olduğu gibi yine babaları imdada yetişir, kıymetli bebelerine fiyakalı bir top satın alırdı.
Şimdilerde oyun büyüdü. Rus oligarklardan Kaddafi’ye kadar her kudretli baba, çocuklarına birer spor kulübü alma telaşında. Beşiktaş başkanlığı için de Erdoğan Demirören’in oğlu ile Abdülkadir Aksu’nun oğlu yarıştı. Kim kazansa Beşiktaş kaybedecekti.
***
Babalarının çocukları olmaktan başka hiçbir vasfı olmayan ufaklıklar, futbol oynamak gibi mühim şeyleri beceremeseler bile, mahallede başka bir top daha olursa oyunda yerleri olmayacağını akıl edebiliyorlardı. Sayın Demirören de akıl edebildi ki yani, eğer Beşiktaş’ın kaynaklarını har vurup harman savurmazsa, Beşiktaş’ı borçlandırmazsa, bu kongrede “topumu alır giderim” deyip oyunbozanlık yapma şansı olmayacaktı.
Beşiktaş, naklen yayın gelirlerinden her yıl bir yığın para alıyor. Önümüzdeki yıldan itibaren daha da çoğunu alacak. Mesela Eskişehirspor’un, Antalyaspor’un hayal bile edemeyeceği gelirlere sahip. Neden? Çünkü, birincisi, çok eski. İkincisi, Hakkı Yetenler, Şeref Görkeyler, Şükrü Gülesinler, Ali İhsan Karayiğitler, Hüsnü Savmanlar gibi bir yığın kıymet ona gönül vermiş ve benzersiz bir tarihin yanı sıra bir yığın şampiyonluk hediye etmiş. Üçüncüsü, hem çok eski ve hem de kıymetli bir tarihi var diye, Fenerbahçe ve Galatasaray’la birlikte, yıllar yılı kayırılmış. Küme düşmekten kurtarılmış, ilave şampiyonluklar kazanması sağlanmış. Bu tarih sayesinde, naklen yayın gelirlerinden yüksek bir hissesi var.
Yani Yıldırım beyin har vurup harman savurduğu, kendi parası değil, oyalansın da kendi işlerine bulaşmaya teşebbüs etmesin diye onu Beşiktaş başkanlığına teşvik eden babasının parası da değil. Kulübün parası. Hatta sadece kulübün kaynakları da değil, Türk sporunun yıllar yılı yaptığı yığınaklar harcanıyor.
Hak edilmesinde hiçbir hissesi olmayan gelirleri savuruyor yetmiyor, Süleyman Seba’nın fedakârca çabaları sayesinde edinilmiş olan arazilere dikilen kulelerin rantını kırdırıp savuruyor sayın Demirören. Hayatta dişe dokunur herhangi bir şey başarmamış olduğundan olsa gerek, başarının ne demek olduğunu filan da bilmiyor, kendisini başarılı buluyor.
Şunu da hatırlamakta var: Anadolu’nun kuytularında başka Sebalar benzersiz fedakârlıklarda bulunsalar da, Fulya gibi araziler onların yönettiği kulüplere bağışlanmıyor.
***
Ankaragücü’nde de, Beşiktaş’ta da çocuklar seçim kazanıp geldiler, geliyorlar. Demokrasi filan yani. Severim ben böyle demokrasiyi, siz de seviniz. Seçilecek olanın kendisini seçecek olanları seçtiği benzersiz seçim sistemlerimizin neticeleri, demokrasi niyetine servis ediliyor. Afiyet olsun.
Ankaragücü’nden sonra Beşiktaş da tamamdır. Sıradaki gelsin.
Cemalettin N. TAŞCI