Çok Mert Çocuklar
Zat-ı şahaneleri “Piyonu ezip geçmeden kaleleri alamaz, Şahı da mat edemeyiz. Onun için önce bu hainlerin kafasını kopartacağız” buyurmuş, Taşgetiren’den öğreniyoruz (http://www.star.com.tr/yazar/piyonlardan-saha-yazi-1239712/).
Eh, uluslararası ilişkiler satranca benzer mi, emin değilim. Ama satrancın böyle —piyonları ezip geçip, kaleleri alarak— oynandığını zanneden biri, satrancı yeni öğrenmiş herhangi birini bile satrançta yenemez, onu biliyorum. Demek ki üst üste uğrayıp durduğumuz hezimetleri açıklamak için, malum zatın ve çetesinin cehaletinden gayrı bir sebep aramaya hiç lüzum yok. Bu kafayla oynuyor olmanız kâfidir.
***
Satrancın aslında nasıl bir oyun olduğunu anlatmaya filan kalkmayacağım. Bütün bunlar çok fuzuli görünüyor artık. Ama Taşgetiren’in yazısının sonunda kullandığı mertçe oynamak üzerinde oyalanmak eğlenceli olabilir.
Biliyorsunuz Taşgetiren ve bir vakitler —yani oyunu kazanıyor hissini yaşadıklarında— içlerinde sevinç kıpırtıları olanlar, son derece merttirler. Tıpkı reisleri gibi. Mertçe oynar ve mertçe oynayanların yanında yer alırlar. Hani mesela bir başına bir adamı ortadan kaldırmaya heves ettiklerinde, yeni yetme bir kahramanlık heveslisine verdikleri tabancayla ensesinden vurduranların yanında yer alırlar. Mertlik öyle bir şey değil miydi? Pardon.
Mertçe oynarlar. Mesela her seçim öncesinde rakipleri ile eşit şartlarda yarışır, birkaç televizyon programında tartışır, kamuoyunun her tarafı eşit şekilde dinlemesini sağlarlar… Filan. Mertçe oynarlar. Referandum mu yapacaklar, Evet diyene de, Hayır diyene de eşit şanslar sağlanmasını gözetirler… Filan.
Öyle yapmıyorlar mıydı? Pardon.
Listeyi uzatmayacağım.
Ulan ağzınızda Müslümanlık lafı son derece eğreti duruyor. Dahası olmaz diyordum. Aha bu mertlik lafı… Üstüne tüy dikti. Bir kelime bir kesime bu kadar yakışmasın… Olacak iş değil yani.
***
Nereden çıktı bu mertlik lafı? Yazı bitmiş, araya o kelimeyi sıkıştırmasan, kimse sana “hani nerede mertlik” filan diye sormayacak. Neden ihtiyaç duyuluyor? Şuuraltında ne var da bitmiş bir yazının sonuna eklenmek için zıplayıveriyor?
Ben söyleyeyim, siz ister inanın ister inanmayın. Kaybediyorlar. Kaybediyor olduklarının farkındalar ve “ama biz mertçe oynadığımız için kaybettik” diyebilmek için ihtiyaç duyuyorlar. Cahildik, ahmaktık, haddimizi şaşırdık, utanmazlık ettik, yalan söyledik, hırsızlık yaptık, aklımızı, irademizi bir adama rehin verdik, ondan kaybettik diyemeyecekleri için, kuyruğu dik tutmayı sürdürebilmek için bir şeyler lazım. Mertlik, mertlikten, insanlıktan nasibi olmayanların imdadına hep bu durumlarda yetişir.
***
Kaybediyorlar ve daha mühimi kaybediyor olduklarını biliyorlar. Oyunun finaline yaklaştığımız konusundaki tek karinem de sahneye mertliğin çıkması değil. En mühimi o değil zaten. Asıl mühimi başka. Bize referandumu ne diye sattılar? Öyle bir sistem ki, Türkiye’yi prangalarından kurtarıp uçuracak diye sattılar. E peki, aradan bunca ay geçti, niye aralarından biri bile “yahu 2019’a kadar neden vakit kaybedelim, bir an önce seçim yapıp memleketi bir an önce uçuruverelim” demiyor?
Bir teki bile…
Eksiksiz hepsi biliyor ki, kaybedecekler.
Eksiksiz hepsi…
Sapına kadar mert, delikanlı, vatansever güruhun hepsi biliyor ki kaybedecekler. Ve getirdikleri sistem başkasının eline geçerse… Maazallah. Öyle bir sistem getirdiler ki, milleti sindirerek, her türlü ahlaksızlığı sıradanlaştırarak öyle bir sistem getirdiler ki, ipleri eline geçiren, beğenmediği herkese dünyayı dar edebilir. İpleri kendilerinin ele geçireceği ümidiyle, beğenmedikleri herkese dünyayı dar etme hayaliyle bir iş işlediler. Ama görünüyor ki işler öyle gitmeyecek.
Müslümanlıklarınızı, mertliğinizi seveyim ben sizin.