Dağdaki Çobanlar, Genel Merkezlerdeki Çobanlar

Japonya’da, on aylık bir kesinti hariç 1955’ten bu yana iktidarda olan LDP, hafta sonu yapılan seçimlerde ağır bir yenilgi almış. İlk gelen haberlere göre, partinin genel sekreteri ile iki önemli yöneticisi istifa etmişler. Hanidir böyle bir fırsata hasrettik. Başlar şimdi, “âlemde ne klâs siyasetçiler var azizim, bizimkiler gibi pişkin değiller” muhabbetleri.

Benden duymuş olmayın, ama eğer Avrupa’da, Japonya’da bizim mevzuatımız geçerli olsa, orada da seçim kaybeden istifa filan etmezdi. Ediyorlar, çünkü partinin yetkili organlarınca yaka paça indirileceklerini biliyorlar. Her şartta gidecekler, istiskale uğramaktansa, efendice istifa etmeyi tercih ediyorlar. Fark siyasetçilerin kumaşında değil yani, oyunun kurallarında.

Siz bunu zaten biliyor olmalısınız. “Âlemin klâs siyasetçileri” muhabbetini ısıtıp ısıtıp önünüze koyanlar zaten biliyor. E peki neden aynı masalı yirmi yıldır anlatıp dinliyoruz? Çünkü bir yandan şu, reyinin bizimkine denk olmasını içimize sindiremediğimiz dağdaki çobanı oyunun dışında tutalım istiyoruz. Bir yandan da siyaset gibi siyasetimiz olsun. Olmuyor. Araf’ta, çaresiz ve korkmuş, bildiğimiz bütün duaları yüksek sesle tekrarlayıp duruyoruz işte.

Kürşat Bumin “açılım olsun, ama politik olsun” demiş. Bence haklı. Lakin atladığı bir şey var: Memlekette politika yapmanın imkânları yok. Dolayısıyla yerin altındaki, yerin üstündeki kardeşlik hikâyeleri ile yetinmeye mecburuz.

Kaldı ki, Sayın Bumin bir yandan “politika yapalım” derken bir yandan da simyacılık yapmaktan geri kalmamış. Formülü hazırlamış, önümüze koymuş. Politika böyle olmaz, Atılgan’ın ima ettiği gibi olur: Yani birileri, mesela iktidar, muhtevası muğlâk bir paket açar. Hani tabir caizse, masanın üzerine şekillenmemiş bir çamur yığını koyar. Taraflar orasından burasından mıncıkladıkça yığın iyi kötü bir şekil alır. Herkes üstüne düşeni yapmış olur. Herkes yorulur. Herkes tatmin olur, ortaya çıkanı içine sindirir. Politika böyle bir şey.

Bakan bu saatten sonra, İspanya Basklar için ne yapmış, İrlanda’da neler uygulanmış öğrenecek, gelecek bunları tercüme edecek filan… Politika değil bu, 82 rejiminin akılları.

Önüne dört başı mamur bir Picasso koysanız, Başkan Babayı memnun edemiyordunuz. Tuvali kendi boyamaya başlayınca ortaya bir sanat eseri çıktığını zannetti, mutlu oldu. Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadan yaşadı. Siz de masanın üstüne dört başı mamur bir heykel koysanız, kimse tatmin olmayacak. Dağdaki çoban memnun olmayacak. Halbuki mıncıklayabilseydi çamuru, açılım filan gerektirecek hallere hiç düşmeyecektik.

Memlekette, siz dâhil kimse politika yapılsın istemiyor, yani politika yapmak için elzem olan ruh iklimi yok. Mevzuat politika yapılmasını ikinci bir emre kadar imkânsızlaştırmak üzere düzenlenmiş, yani politika yapmanın zemini yok. Partiler parti değil, yani politika yapmanın müesseseleri yok.

Neyse, siz yine günde kırk kere “bizim siyasetçimizde iş yok” duasını okuyun. Belki şifa buluruz.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin