Değer
Daha çok, daha sıkı, daha kararlı Türkçüler yetiştirmekle Türklüğe bir değer katmak mümkün değil. Ama mesela Avrupa’da izlenmek istenen bir futbol ligimiz olsa, Türklüğün göğsünü kendisine siper edecek Türkçülere hiç ihtiyaç bile kalmayabilir. Türkçülük bir hayli değer kazanmış olur.
Daha çok, daha savaşçı, daha dik başlı Kürtçüler yetiştirmekle Kürtlüğe değer katmak da mümkün değil. Daha önce bir yerlerde yazmıştım, mesela Kürt bir Sait Faik yetiştirmek ise Kürtlüğün önünü muazzam ölçüde açabilir.
Daha çok, daha cesur (!) kıyafetli, daha inançlı Cumhuriyetçiler yetiştirmenin Cumhuriyete bir değer katmadığı aşikâr. Roland-Garros’ta bir Türk tenisçinin boy göstermemesinin mesuliyetini –Cumhuriyete güya direndiğini düşündüğü– göbeğini kaşıyan adamların tenis oynamamasından bilenler, memleketi adam etmenin yolunu köylülere tenis oynatmakta görenler, her ne kadar faturayı ahaliye kesseler de, Cumhuriyet onlar yüzünden korunmaya bu kadar muhtaç.
İslam da daha çok, daha gözü kara mücahit yetiştirerek yer almadı tarihte. Medeniyet tarihinin bir bölümünde, başkalarından daha vasıflı bilim insanları, daha arayışçı düşünceler, daha etkileyici sanat eserleri, daha yaşanacak şehirler üretebildiği için hayatta kaldı.
Doğu Karadenizliler doğru dürüst çay üretseler, sıhhi tesisatçılar birbirlerini ve müşterilerini dolandırmaktan fazlasını yapmayı göze alsalar, gazeteciler bizi ziyalandırma işini askıya alıp sadece daha iyi haber yapsalar, hayatımızın kalitesi ciddi oranda yükselir. Ama doğru dürüst bir futbol ligi, doğru dürüst üniversiteler, doğru dürüst gazeteler, doğru dürüst şehirler yapmak, doğru dürüst futbolcular, bilim insanları, gazeteciler, şehirli insanlar yetiştirmek, Türkçüler, Kürtçüler, Cumhuriyetçiler, İslamcılar imal etmeye kıyasla çok daha müşkül. Böyle çeteler halinde organize olup dövüşmenin ise talep ettiği hiçbir vasıf yok. Bir çetenin reisi olduğunuzda, memleketin en ödlek adamı da olsanız, Şekil 1’de görüldüğü gibi, saraylardan naralanabiliyorsnuz işte.
İnsan yetiştirme işinin öyle bir okuldan diploma alıvermekle bitmediğini, orada başladığını fark etmedikçe, 7 Haziran’da sandıktan şu veya bu çıkmış, çok şey de değişmeyecek yani…